Bir Beyaz Gemi’ye binerek geldi,
Ilık bir süt deryasını geçerek geldi…
Tanrı katına yüzüm ak çıkmak
Ve senin namını yaşatmak için
Gözüm gibi baktım ona
Korudum emânetini…
Mayasını Manas’tan alan
Ölümsüz destanlar yazan
Oğlun geldi!
Tanımadın mı oğlunu?
Cengiz,
Cengiz’imiz geldi!.. ” diyecek
Ve Törekul,
Hâlâ kanayan yarasını kavrayarak
Yavaş yavaş uyanacak
Asırlık uykusundan
“Yaaa…
Isık Göl kıyısında oynayan
O küçük çocuk bu mu!..
Nasıl da büyümüş böyle,
Ne kadar da benziyor bana…
Berhüdâr ol evlat,
Berhüdâr ol!
Şehitlere ayan ol ur
Yavrularının yaptıkları…” diyerek
Alnından öpecek oğlunun!..
Ve Cengiz,
Babasının ellerinden öpecek
Atabeyt’te bayram olacak o gün
Şehitler derilecek başlarına
Her taraf çiçek…
Armağan
Hey! Verhoyan dağlarında geyik yayan ve alın terinden başka kazanç bilmeyen çekik gözlü, yağız yüzlü çobanlar ve buzullar arasından bir kardelen gibi fışkıran Saha Yurdu’nun masum çocukları; benim yiğit kardeşlerim!.. Bu şiiri sizlere armağan ediyorum.
Bir büyük ozan ve ulu bir kamdı o. Buzullar içinde yanan bir odlu yürekti… En eski destanlar çınlıyordu kopuzunun tellerinde ve en içli nağmeler canlanıyordu. Şimdi sizler, onun bir sinsin alevi gibi yanan ve külleri bütün dünyaya savrulan kitaplarının alevleriyle ısınacak ve şavkıyla aydınlanacaksınız.
Bilsinler ki, toprağa düşmeden yeşermez tohum. Şimdi Oyunskiy’nin toprağından yeni fidanlar fışkıracak ve yeni ozanlar doğacaktır!
Oyunskiy Sagusu
Hey
Benim aziz anam
Cebcekiey!
Oğlunu destanlarla besleyen udagan kadın
Ve ben Olonho Destanı’nı yazarken
Tuttuğu şamdanla uğrumu aydınlatan
Can yoldaşım, yorgun karım
Beni bir alaca şafakta astılar
Mevsim kıştı
Her taraf kardı
Elimde kelepçe
Dilimde Olonho’dan mısralar vardı
Bir anda çevremi sardı saldatlar
Apansız çekildi pusatlar
Namlular üstüme ateş kustular
Ağır ağır akıyordu Lena
Gökyüzü göz kesilmiş bize bakıyordu
Olup bitenleri yazdı mavi defterine
Şimşekten bir kalem
Ve sütten bir mürekkeple yazdı
Gördükleri insanlığa sığmazdı
Ferişteler yeryüzüne küstüler
Ant olsun ki Tanrı’ya
Sizi hiç utandırmadım
Ölene dek hep dik tuttum başımı
Görmeliydiniz kâtillerin telaşını
Bilmem nereye attılar nâşımı
Hangi çukura bastılar!..
O yıllar, kırgın yıllarıydı zaten
Kana susamıştı saldatlar
Hiç kılı kıpırdamadan
Şâir, edip, kahraman
Binlerce başı kestiler
Ve bir sam yeli gibi estiler
Dünyamızın üstünden
Onlar KGB
Onlar Gestapo
Onlar SS’tiler
Sardana!
Melek kızım
Buzullar içinde açan karçiçeğim
Korkma ölmedim daha
Oyun yaptım onlara
Saldatları aldattım
Bir yada taşı attım göğe
Sesimi rüzgârın sesine kattım
Topraktan geleni toprağa verdim
Kurtuldum ağırlıktan
Üç beş litre kan
Ve bir torba kemik
Gökten aldığım bende kaldı
Bir demet ışık
Ve bir kucak mavilik
Bak işte
Kırıldı kafes
Uçtu kuş
Ne iniş dinliyorum artık ne yokuş
Ses oldum, ışık oldum ben şimdi
Ufukları aşıyorum
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.