TÜRKİSTAN’DA CEDİTÇİLİK VE MAHMUD HOCA BEHBUDÎ
ÖN SÖZ
Ceditçilik, Türkistan’da XIX. yüzyılın sonralarında ortaya çıkan, XX. yüzyılın başlarında iyice şekillenen ve kısa zamanda önemli bir etki meydana getiren, sosyal hayatın bütün cephelerini kapsayan millî bir gelişim hareketi olarak kendini göstermiştir. Ceditçilik Hareketi, Türkistan’ın sosyal, politik ve kültürel hayatında daha önce benzeri görülmemiş bir değişimin yaşanmasına sebep olmuştur. Ceditçiliğin temel amaçları; Türkistan’ı Orta Çağ düşüncelerinden biri olan feodal sadâkatten ve Eski Çağdan kalmış batıl inançlardan temizlemek, ülkenin ve insanların modern çağa uyumunu sağlamak, ulusal meclis ve milletvekillerinden oluşan bir devlet kurmak, ulusal para biriminin kabulünü sağlamak, devleti yönetenlerin toplumun özgürleşmesi ve zenginleşmesi için politikalar oluşturmasını sağlamaktır.
Mahmud Hoca Behbudî, zamanının sosyopolitik hareketlerinin en büyük temsilcisi, modern Özbek kültürünün kurucusuydu. Türkistan Ceditçilerinin tanınmış bir lideri, bağımsız bir cumhuriyet fikrinin destekçisi, yeni bir okul fikrinin teorisyeni ve uygulayıcısı, Özbek tiyatrosunu başlatan ilk drama yazarı, yayıncı ve gazeteciydi.
Mahmud Hoca Türkistan tarihinin çok zor ve karmaşık bir döneminde yaşadı. XVI. yüzyılda başlayan kriz ve durgunluk, cehalet ve mutaassıplık, iç çekişme ve etnik problemler artmıştı. Bu durumdan istifade edip ülkeyi kolayca zapteden Rusya bölgeye hakimdi. Böyle bir vaziyette milletin ve vatanın tamamen yok edilmesinin engellenmesi, nesillerin özgürlük ve bağımsızlık ruhuyla yetişmesini Behbudî liderliğindeki Ceditçiler üstlenmiştir.
Rusya Müslüman halkları lideri İsmail Gaspıralı’nın etkisi altında meydana gelmiş bu hareketin ülkede şekillenip yayılmasında Türkistanlı aydın Mahmud Hoca Behbudî esas rolü oynamıştır. Mahmud Hoca Behbudî’nin bıraktığı miras günümüz için paha biçilmezdir. Çağdaşları onu “Türkistan’ın Güneşi” olarak nitelendirmiştir. Bu güneş bugünün karanlığını aydınlatmaktadır.
Bu eser Türkistan’daki Ceditçilik Hareketi’nin en büyük isimlerinden biri ve ulusal bağımsızlık için siyasî hareketlerin lideri, büyük yazar, Tercüman ve edebiyatçı, mahir öğretmen ve XX. yüzyılın büyük aydını Mahmud Hoca Behbudî’yi ele almaktadır.
KISALTMALAR
GİRİŞ
Orta Asya’nın büyük bölümünü oluşturan, kadim Türklerin yerleşim merkezi olan ve geniş bir coğrafyayı içerisine alan yer, Türkistan olarak adlandırılmıştır. Türkistan toprakları denildiğinde batıda Hazar Denizi ve Ural Dağları; kuzeyde Sibirya; güneyde İran, Afganistan ve Tibet; doğuda Çin ve Moğolistan’a kadar uzanan bölge ifade edilmiş olmaktadır. Bugün Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ı içine alan bölgeye Batı Türkistan; Uygurların yaşam alanı olan topraklar ise Doğu Türkistan olarak adlandırılmaktadır. Türkistan, ticaret yolları üzerinde olması, zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip olması dolayısıyla önemli bir coğrafi alandır. Türkistan kelimesi Farsça kökenli olup “Türk ili” manasına gelmektedir. İlk olarak İranlılar tarafından Maveraünnehir’in doğusundaki dağlık bölge için kullanılan Türkistan adı, daha sonra Orta Asya’da Türklerin yaşadığı bölgeler için kullanılmıştır.1 Uzun bir süre Türk devletlerinin kurulduğu, yaşadığı ve medeniyet oluşturdukları Türkistan, XVIII. yüzyılın yarısından itibaren hanlıklara bölünmüştür.2
“Türkistan coğrafyasının idaresi Hive Hanlığı, Hokand Hanlığı ve Buhara Emirliği arasında paylaşılmıştır. Türk beylikleri birbirlerine karşı yapmış oldukları mücadelelerin neticesinde zayıflamış, bu durum çok geniş olan Türk sahasını yabancıların işgaline hazır hale getirmiştir. Türkistan coğrafyasındaki bu gelişmeleri yakından takip eden Rus Çarlığı vakit kaybetmeden Türk hanlıklarını birbirine kırdırmış ve netice olarak Türkistan coğrafyasını kontrolü altına almıştır. Özellikle 1868’de 3 Türkistan hanlıkları Rusya tarafından işgal edilmiştir.”4
XX. yüzyılın başlarında Türkistan coğrafyasında 2,5 milyonu Özbek, 2,4 milyonu Kazak ve Kırgız, 1,3 milyonu Tacik, 0,6 milyonu Rus olmak üzere 7 milyon insan yaşamakta ve bunların ancak % 7’sini Rus nüfusu oluşturmaktaydı.5 XIX. yüzyılın sonlarında ve XX. yüzyılın başlarında, Türkistan coğrafyasında yaşayan ve Türkistan’ın geri kalmış sorunlarına kafa yoran Türk entelektüelleri politik, kültürel ve ekonomik çöküş halinde olan bu coğrafyayı, Çarlık Rusyası’nın sömürgeciliğinden kurtarmayı, millî bir devlet kurmayı, ekonomik ve kültürel olarak ilerlemeyi, halkı sömürgecilikten kurtarmak için önlemler almayı hedeflemişlerdir. Ceditçilik Hareketi’nin karşısında konumlananlar ve Rus Çarlığı’nın yanında yer alan “Kadimciler”, Cedit Hareketinin Kur’an-ı Kerim’e ve dinî kurallara aykırı olduğunu ilan etmişlerdir.6 Hatta bununla yetinilmeyerek Ceditçileri Ruslara şikâyet bile etmişlerdir.7
Ceditçilik Akımı, Türkistan’da yaşayan insanları ekonomik, sosyal ve kültürel sahada eğitmek, toplumda sosyokültürel reformlar yapmak ve nihayet millî özgürlük fikirlerini teşvik etmek amacıyla Rus sömürgeciliğine karşı millî demokratik bir hareket olma özelliğini taşır. Ceditçilik sosyal hayatı bütün cephelerini kapsamıştır ve ortaya çıktığı dönemde özellikle siyasal, eğitimsel ve kültürel alanda etkili olmuştur.8
“Cedit Hareketi ilk olarak sosyal yaşamın gelişimi, Türk dillerinin gelişimi, bu dillerin oluşumu ve zenginleşmesi, dünyevi bilimlerin daha derin öğrenilmesi, bilimin kullanımı ile kadın-erkek eşitliğinin geliştirilmesi için mücadele etmek gibi alanlarda kendini göstermiştir. Sayıları az olmasına rağmen geniş bir etkinliğe sahip Türk aydınları tarafından başlatılan Ceditçilik Hareketi çoğunlukla ulema ve tüccarlar arasında yayılma göstermiştir. Başladığı dönemde Ceditçiler içerisinde yer alan aydınlar iyi eğitim görmüş, hem medrese eğitimi hem de modern eğitim almış kişilerden oluşmuştur. Bunlar medrese eğitiminin yanında Osmanlı İmparatorluğu, Rusya veya Avrupa’daki okullardan birinde eğitim alarak modern dünyayı yakından tanımış kişilerdir.’’ 9
Mahmud Hoca Behbudî, Munavver Kari, Abdullah Evlanî, İshakhan İbrat, Abdurauf Fıtrat, Abdullah Kadiri, Abdülhamid Çolpan, Osman Nasir gibi aydınlar çalışmalarını, ülkelerini dünyanın gelişmiş ülkeleri düzeyine çıkarmak amacıyla gerçekleştirmişlerdir.10 Onlar için modern dünyada eğitimle yeni neslin yetiştirilmesi ve toplumun genelinde değişiklik yapabilmek kolay bir çalışma değildir. Onlar toplum olarak büyük hedeflere ulaşmayı ulusal kültürün gelişmesiyle bağlantılı olarak görmekteydiler. Ceditçilik Hareketi içerisinde yer alanlar ülke çapında iyi işler yapmayı, ülkelerinin hedeflerini ve misyonlarını gerçekleştirerek gelecek nesiller üzerinde kalıcı bir etki yaratmayı üzerlerine bir borç olarak görmüşlerdir. Bu bağlamda çalışmanın amacı XIX. yüzyıl sonunda Kırım’da başlayıp XX. yüzyılın başlarında Türkistan’a kadar yayılan Ceditçilik Hareketi’nin genel özelliklerini ve bu hareketin Türkistan’da gelişmesinde Mahmud Hoca Behbudî’nin rolünü ortaya koymaktır.
BİRİNCİ BÖLÜM
RUSYA’DA VE TÜRKİSTAN’DA CEDİTÇİLİK HAREKETİ’NİN ORTAYA ÇIKIŞI
XX. Yüzyıl İkinci Yarısı Olaylarına Bir Bakış
1853-1885 yıllar arasında eski Türkistan toprakları Rusya tarafından işgal edilmişti. Aslında bu harekete “korkunç” lakabıyla tanınan padişah İvan Groznıy zamanında başlanmıştı. O, 1552’de Kazan Hanlığı’nı ve 1556’da Hazar Hanlığı’nı istila etmiş ve Rusya’yı Asya’nın sınırlarına getirmiştir. Ondan sonra padişah Petro da, denizlerin asla donmadığı Hindistan’a