“O, önemi kendi ülkesi sınırlarından uzaklara taşan yazarlardan bir tanesidir ve insanlık tarihinin en iyi edipleri arasında onurlu bir şekilde yer alabilir.” (Hesenov, 1989: 199).
Türkmen yazar Berdı Kerbabayev, üzerinde büyük etkisi olduğu zeki ve dâhi, adalet için amansızca mücadele veren Tatar yazar Alimcan İbrahimov’u zamana meydan okuyan, gücü ve ruhu ile mağrur olan bir kayaya benzetir ve haklı olarak şöyle yazar:
“Tatar edebiyatının klasik yazarı, edebiyatın büyük ve çetrefilli yolunda benim ilk ve tek üstadım olan Alimcan İbrahimov’un adını ne zaman ne de tesadüfler insanların saygın hafızasından asla silip atamaz.” (Kazan Utları, 2007: s. 94-95).
ESERİN YAZILIŞ VE YAYINLANMA TARİHÇESİ
Alimcan İbrahimov “Âdemler” adlı öyküyü 1923 yılında tamamlar ve eser, aynı yıl 3000 nüsha olarak Kazan’ın önde gelen yayınevlerinden “Şerèk” (Şark) neşriyatında dünya görür ve yayımlanır yayımlanmaz hemen eleştiri yağmuruna tutulur. Tatar eleştirmenler esere şüphe ile bakarlar. Örneğin, 1924 yılında ilk görüş bildiren yazar, edebiyat uzmanı Ömer Tolımbayskiy (1900-1939), “esere bazı eklemeler ve düzeltmeler yapılması, ayrıca işçi ve köylü sınıfı gözünden de geçirilmesi gerektiğini” yazar (“Tatarstan”, 9 Gıynvar). Bir başka Tatar yazar Şamil Usmanov da keskin bir eleştiri yaparak eserde “Sovyet hâkimiyetinin açlık ile mücadele eden fedakârlığı, açlık felaketi ile boğuşan köylere yardım eli uzatılması anlatılmamış” gerekçesiyle “Âdemler” öyküsü “Proletarya edebiyatı listesinden atılmalı” gibi bir sonuca varır (“Bèznèŋ Yul” 1924, N- 3). Aynı yıl ünlü Tatar edebiyat eleştirmeni Alimcan Nigmeti de Sovyet hâkimiyetinin açlık ile mücadele ettiğinin gösterilmemesini “eserin en büyük eksiği” olarak kabul eder (“Èşçè” 1924, 2 Fevral). Fakat daha sonraki yıllarda Alimcan Nigmeti görüşünü değiştirir ve “Âdemler” adlı öyküyü “klasik eserler arasında yer almaya layık bir eser” olarak tanımlar (Nigmeti, 1958: 124). 1925 yılında edebiyat uzmanı Aziz Gubaydullin de “Âdemler” adlı öyküyü diğer eserlerden ayırarak objektif görüşünü bildirir:
“Yazar, mevcut eserinde Tatar sosyal hayatın dar günlük hayat çerçevesinden sıyrılarak genel olarak insanlığa özgü çok ilginç soruna değindi… Tatar köy hayatı fonunda açlığın temelinde ortaya çıkan yamyamlığın psikolojik evrimini tasvir etti.” (Gubaydullin, 1925: 66).
1920’li yılların ikinci yarısında “Tatar Medeniyatè Nin-di Yul Bèlen Baraçak” (Tatar Medeniyeti Hangi Yolu Takip Edecek) adlı makalesi yayınlanınca Alimcan İbrahimov’un üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başlar. Atılan birçok suçlamalardan bir tanesi, “yazarın Sovyet hâkimiyeti siyasetini doğru anlamaması, eserlerine de hakikati yansıtamaması” idi. Böylece yazar “Âdemler” öyküsünü de yeniden gözden geçirmek zorunda kalır. On sekiz bölümden oluşan eser, on beşinci bölümün ortasına kadar aynı kalır. On beşinci bölümün ortasından sonra ise yeniden yazılır, açlıktan kırılmakta olan köye yardım geldiğini bildiren cümleler eklenir, bazı özel isimlerde ufak değişiklikler yapılır. Fakat yapılan değişiklikler, eserde anlatılan açlığın dehşetini hiç de azaltmaz. Sovyet döneminde de “Âdemler”, Alimcan İbrahimov’un sosyalistik realizm metodu prensiplerini tam anlamında kabul edemediğinden ortaya çıkan başarısızlığı olarak gösterilmeye çalışılır. Örneğin, 1960 yılında edebiyat uzmanı Gali Halit şöyle yazar:
“…Sovyet hâkimiyetinin bu faciadan kurtulma yolunda gösterdiği amansız mücadele sanki dipte, karanlığın içinde kalmış gibi.”(Halit, 1960: 324); “İbrahimov tarafından kaleme alınan açlıktan kırılan köyde ortaya çıkan feci kargaşa okuyucuyu derinden etkiliyor. Fakat yazarın parlak, usta psikolog kalemi bu eserde açlıkla mücadele eden insanlar arası sosyal ilişkileri açmaya değil, insanların biyolojik ve ahlaki çöküşünü detaylı ve çıplak bir şekilde tasvir etmeye yönelik.” (Halit, 2012: 102).
Diğer bir Sovyet dönemi edebiyat uzmanı Mansur Hasanov’un da “Âdemler” adlı eserle ilgili düşüncesi Sovyet ideolojisine bağlıdır. O, Alimcan İbrahimov’un mevcut öyküde natüralizme fazla yer verdiğini eleştirir ve konu ile ilgili “…Edebi eserlerde insanlara özgü şeyler bu kadar açık tasvir edilmemeli.” diye yazar (Hesenov, 1964: 160).
Sovyet döneminde 1920’li yıllarda İdil Ural bölgesinde halkın açlıkla mücadele ettiği hakkında konuşmaya, olayları resmî olarak belgelemeye yasak konulmuştu. Sadece Perestroyka adı ile bilinen, SSCB’de 1980’li yıllardan itibaren gerçekleştirilen ekonomik ve siyasi sistemi yeniden yapılandırma ve reform hareketleri sonrası edebi eserler de yeniden gözden geçirilir ve “Âdemler” adlı öyküyle ilgili Rkail Zeydullin, Flün Musin, Ferit Beşirov, Foat Galimullin, Ahmet Sahapov gibi Tatar edebiyat uzmanları ve bilim adamları değerli fikirlerini ortaya koyarlar. 1920’li yıllarda eleştiri topuna tutulan ve yayıma Alimcan İbrahimov’un vefatından sonra “halk düşmanı” olmadığı ortaya çıkıncı bile izin verilmeyen “Âdemler” adlı öykü, 1931 yılından sonra ancak 1990, 1997, 1998 yıllarında tekrar yayımlanır (Salyahova, 2004: 5). Örneğin, 1990 yılında “İdèl”, 1997 yılında da “Miras” dergilerinde, 1997 yılında ise Galimcan Gıylman editörlüğünde Kazan’da Tataristan Kitap Neşriyatında yayımlanan “Edebi Miras” (Dördüncü Kitap)’ta araştırmacı Ferit Beşir’in ön sözü ile dünya görür. 1920’li yıllar Tatar edebiyatının ve onun ışığında Alimcan İbrahimov’un “Âdemler” adlı öyküsünün de yeniden araştırılması gerektiği hususta Tatar bilim adamı Flün Musin de olumlu eleştiri yazısı yayınlar (Musin, 1997: 1991). 2000’li yıllardan itibaren “Âdemler” öyküsü artık Zöhre Selehova, Rife Rahman gibi çağdaş Tatar bilim adamları tarafından tekrar araştırılmaya başlar. Konu ile ilgili son on beş yılda yapılan en ciddi ve kapsamlı araştırmalar, Zöhre Selehova tarafından Kazan Devlet Üniversitesinde 2004 yılında savunulan “Naturalizm v Tvorçestve Galimdjana İbragimova” (“Alimcan İbrahimov’un Yaratıcılığında Natüralizm”) ve Milevşa Ahmetova tarafından Tataristan İlimler Akademisi İbrahimov Dil Edebiyat ve Sanat Enstitüsünde 2018 yılında savunulan “Otrajeniye Temı Goloda 1920h Godov v Tatarskoy Literature.” (“1920’li Yıllar Açlığının Tatar Edebiyatına Yansıması”) adlı doktora tezleridir (Salyahova, 2004; Ahmetova, 2018).
1920’Lİ YILLARDA İDİL BÖLGESİNDE AÇLIK
1919-1925’li yıllarda İdil bölgesinde gelişen ve XX. yüzyıl Rusya tarihinin en feci sayfalarından bir tanesi olan açlık, 6 milyona yakın insanın canını alır, her yaş grubu nüfusun hastalığa maruz kalmasına ve yaş olarak insan hayatının kısalmasına neden olur. Böylece 1920’li yıllarda İdil bölgesi köyleri yok olma tehlikesi ile yüz yüze gelir. Sovyetlerde ortaya çıkan açlık, köy ve köylülerin menfaatini görmezden gelen devlet siyasetinin ne gibi sonuçlara getirebileceğinin en manidar örneği olur (Polyakov, 2010: 39).
Tatarların yaşadığı bölgede açlık 1891-1892, 1898-1899, 1906, 1911-1912, 1921-1922, 1932-1933, 1946-1947’li yıllarda olur. Ama yine de en korkunç olanı, 1922 yılında yaşanır. Önde gelen nedenler olarak, 1921 yılının sıra dışı kurak geçmesi, İç Savaş’ın yıkıcı sonuçları, özel şirketlerin Bolşevikler tarafından yok edilmesi, şehirde yaşayanları doyurabilmek için köylülerden zorla erzak toplanması ve insan faktörü gösterilir. Fakat 1920’li yıllarda vuku bulan açlığın nedeni, devleti yönetenlerin göstermeye çalıştığı doğal afetlerden ziyade