Bu yannışlıklar girdi gagauz dilinä başka dillerin etkisindän. Bizim dilimizin kendi formaları var, başka dillerin strukturası bizä yabancı.
Bu yannışlık problemaları kaldırıldı universitet üüretmennerinnän, TV hem radio jurnalistlerinnän diskusiyalarda, üüredicilär için yapılan kurslarda, universitettä, saatlarım varkan, student auditoriyalarında, ama dilin gramatikası diil bir kişinin işi.
Sanêrım, ani bu tekliflär lääzım alınsın esaba, başka dil aaraştır-macılarınnan düşünülsün, dartışılsın da kabuledilärsä etiştirilsin şkola üüredicilerinä.
Bizim sintaksisimiz, hem diil salt sintaksisimiz, kaybelmedään lääzım küü-küü gezilip toplanılsın, son 40-50 yılda yabancı dillerdän gelän gramatika elementleri lääzım dildän kaldırılsın.
Kullanılan literatura:
1. Kaşgarlı M. Divonu-lügat-it- türk tercümesi: I-IIIc., Ankara, 1939 -1940
2. Çakir M. Gagauzlar: istoriya, adetlär, dil hem din. Kişinöv, Pontos, 2007, 194 s.
3. Bankova İ.D., Baboglu İ.İ.,Stoletnäya A.İ., Vasilioglu K.K., Baboglu N.İ. Gagauz dili hem literatura, 9 klas, Ştiinţa, 2010, 302 s.
4. Покровская Л.А. Современный гагаузский язык (курс лекций), Комрат, 1997.
5. “Viaţa Besarabiei” rev., septembrie 1933.
6. Kimi örneklär alındı teleradio programalarından, KDU üürenicilerindän hem avtorun gözletmelerindän.
*KAP VE *YAP MORFEMLERİNİN
TÖREMELERİ
Türkler, tarih boyu, Attila’nın devrinden (5 yy.) önce başlayarak, dünya düzeninde önemli rol oynamış ve tüm dünyaya kültürel armağanlar bağışlamıştır. Mesela, Kaşgarlı Mahmut devrinde Türk dili çok popüler bir dil idi. Onun bize bir armağan olarak bıraktığı “Divanu Lügatit-Türk” kitabının yazılma amaçlarından biri de Araplar’a ve Müslüman dünyasına Türk dilini öğretmekti. Kaşgarlı Mahmut’un (11 yy.) “Divani lügat –it-Türk” eserinden Çinliler’in Türkçe bildiklerini, başka ülkelerle yazışmalarda da Türkçe’yi kullandıklarını anlıyoruz. Bu arada kendi özel yazılarını da, sadece hesap defter işlerinde kullanıyorlarmış [1, 55-58]. O zamanlar halklar arası yazışmalar Türk dilinde (Türkçe) yapılırdı, diğer halklar da Türkçe konuşuyorlardı. Geçen yüzyılın başlarına kadar Türkçemiz (Kafkaslar, Orta asya vb.) halklar arası temas diliydi. Bir çok halklar (Slavlar, Araplar, Yunanlılar vb.) yemek, giyim-kuşam, yaşam kültürünü Türkler’den almış ve benimsemiştir. Roma ve Yunan askerleri etek giydikleri zaman Attila’nın askerleri ipekten ve yünden hazırlanmış iston (iç don (rus. ştanı)), yani pantalon giyerlerdi. (Ne yazık ki, başka halklar eski Türkçe’den kalan iç ton, şalvar-şaravarı kelimesini kullandıkları halde biz Fransızca’dan gelen pantalon sözünü kullanmaktayız). M.Acı böyle pantalonların 2 bin yıl önce Altay’da dikildiğini yazıyor [2, 51]. Altaylarda bulunan çizmeye “Dünyanın ilk çizmesi” adını veren M. Acı onu V-IV yy.’a ait olduğunu söylüyor. Dedelerimiz sürekli ata bindikleri için hem iç tonun hem topuklu çizmenin meydana çıkması Türkler’in yaşam tarzının bir mahsulüdür.
Ama ne yazık ki, bizi sevmeyen devletlerin propagandasına uygun olarak, bu güne kadar eski Türkler, yani bütün Türk dillerinin dedeleri, hep vahşi, kültürsüz bir toplum gibi anımsanmaktadır. Rus, Batı, Çin, Ermeni “tarihçileri” tarihi kendilerine, kendi politikalarına uygun bir şekilde yazdı. Türkler’den kalan bir çok anıtlar, kurganlar mahvedildi, yakıldı, dağıtıldı, yada bazı değişiklikler yapılıp başka halklar tarafından benimsendi. Sovyet döneminde de doğruyu yazmak hem yazar için hem onun tüm sülalesi için çok tehlikeliydi. Okullarda Tatar çocukları “Tatar boyunduruğunu” öğrenmek mecburiyetindeydi.
Son 15- 20 yılın içinde bu “politik yanlışlıklar”, kısa bir zaman içinde ün kazanmış Kazak araştırmacı Oljas Suleymenov, Kumuk araştırmacı alimi Murat Acı, Tatar Rafael Bezertinov, Rafael Muhametdinov, Balkar Nazır Budayev ve daha başkaları tarafından düzeltilmiştir. Her zaman aşağılanan Türk halkları, bilhassa Eski Sovet Birliğinde yaşayan Türkler bu tür araştırmaları uzun süredir bekliyorlardı.
Kendilerinin kadim medeniyete sahip olduklarını iddia eden bazı halkların yazı tasavvuru olmadığı bir zamanda meydana çıkan Orhun – Yenisey abidelerinde edebi dil örnekleri bırakan Türkler medeniyetsiz, tarihsiz bir toplum gibi takdim edilmekteler.
Türk halkları “senin dedelerin vahşiydiler, barbardılar” psikoloji etkisinden hala kurtulamıyor, bir çoğu hala kendi kimliğinden utanmaktadırlar ve hala kendi dilinden utanan Türkler’de vardır.
Yabancılar ve onlara hizmet eden diğer “Tarihçiler” tarihi karıştırmalarına rağmen, hak kendi yerini buldu ve bulmaktadır da. Anlaşılan, yüzyıllarca hem maddi, hem manevi, hem entelektüel bakımından ulu atalarımız bize aklagelmez büyüklükte bir miras bırakmıştır. Ve biz bu varlığı yaşatmalı ve gelen boylara da aktarmalıyız.
Bilim alanımız Dil olduğu için, bu araştırmada Türk kökenli *kap ve *yap morfemlerini araştırıp, başka halklarda onların türemelerini göstermeğe çalışacağız.
Dedelerimizin başka kökenli halklarla ilişkileri tarihi çok eskidir. Eski Türkler bazen komşularıyla dostluk eder, alış- veriş yapar, bazen de savaşırlardı.
Çok eski zamanlardan XX. yüzyıla kadar Türk dili halkların ikinci dili gibi sayılırdı. Türk halkının nüfuzu, prestiji oldukça büyük olduğu için başka halklar, Slavlar, Araplar, Farslar vb. bu dilden pek çok söz almış ve şu an da kullanmaktadırlar. Lakin yabancı dillere yüzyıllar önce alınan eski Türk sözcüklerini açmak bazen çok zor oluyor. Çünkü söz, morfem herhangi bir dile alındığında mutlaka benimseme süresinden geçmeli ve o dilin fonetiğine uygun olmalı. Bazen semantik bakımından da bir çok diğişikliğe uğruyor. Böyle sözcuklerin tarihi yolunu izlemek bazen mümkün olmuyor.
İlk Türkolog Kaşgarlı Mahmut’un «Divanu lugat-it Türk» kitabında qap morfemi “çuval” manasında verilmektedir (DTS,420)
Kap morfeminin üç anlamı, semantik yuvası var. Ve elbet ki bu semantik yuvaların birbiri ile sıkı bir bağı var:
1. Giyim-kuşam anlamında, örneğin: Gag., Azereb. kaftan, kapot “fistan, elbise”, Türk. kap “kadınların giydiği kolsuz üstlük”, kaban “kışlık üst giyimi”(her iki örnek fransız kökenli olarak veriliyor.) (bak.Türkçe Sözlük, 2 K-Z,s.782), Tuva, Altay hep\\kep; Karaç., Balkar kablarık “giyim”, kablau “terlik”; Gag., Azerb.,Türkm. kalpak (kaplak) metateza olayı sonucunda l ve p sesleri yerlerini diğiştirmiştir.
2. Örtü, kabuk anlamında: Türk dillerinin çoğunda olan kapı\\ kapu, kapak\\qapaq , kap (kitabın kabı), ayçiçek kabı, ayak kabı, kapçık (balığın), kap (kap-kaçak) tabak, bardak) anlamında; Gag. kapan “zindan, hapishane” Türk. kapan “tuzak”; Türk. Azerb, Turkm. kaburga\\ qabırğa, Karaç.balkar. kabırga