Çocuk şaşırdı. Onun parmakları titreyip, çenesi sızladı. Hem bir şey de düşünemiyordu. Nasıl gazete insanın içindekini biliyordu, o nasıl biliyordu insanın gizli sırlarını. Gerçekten de, eğer o şeyi, dünyada hiçbir insan bilmiyorsa.
Medey kendi kendine ayıplanıp, nedense şiir yazdığına bayağı utanıp, yer delik olsaydı ona girecekmiş gibi oldu. Çocuğun iki yanağı, elma gibi kızardı.
– Aysahan Azretovna, ant olsun bu şiiri ben yazmadım. Boynumdaki kırmızı muska ile yemin ediyorum, şiir benim değil, dedi.
– Ay ay ay, ne oldu sana, niye bu kadar çok yemin ediyorsun? Eğer şiiri zayıf görüyorsan, yanılıyorsun, dedi Aysahan Azretovna gülümseyerek. Çok iyi şiir, doğrusunu söylersen benim hoşuma gitti.
– Yok, benim şiirim değil, diyerek Medey kendi kendine ağlayası geldi. Şiir gerçekten de Medey’inkine benzemiyordu. Yalnız birinci kıtası Medey’indi. Geri kalanlarını o bilmiyordu. O gazeteye şiir göndermemişti, fakat ona senin şiirin diyorlardı, acayip değil mi?
– Eğer sen yazmamış isen, senin şiirin diyerek gazete niye yayımlamıştı? diyerek Medey’den daha çok şaşırıp, Aysahan Azretovna kendi kendine sordu. Aysahan’ın da gönlü kırıldı. “İşte Medey benden saklıyor olabilir. Saklamasa dikkat edip öyle dinlemezdi. O bir şey saklıyor, öyle olmasa garip şeyler oluyor,” diyerek Aysahan Azretovna içinden düşündü.
O zamanda Medey’de içinden: “Eğer Aysahan Azretovna kendi bilmiyorsa, ben nereden bileyim? O bir gazete denilen şey ne pek obur şey ay? Nereden de bilmiş benim yazdığımı,” diyerek Medey özellikle çok kaygılandı. O gazete hakkında düşünmeye de korktu.
– Medey, sen bir kere de olsa şiir yazdın mı? diye Ay-sahan Azretovna Medey’den yine sordu.
– Tabii, dedi Medey, tam o soruyu bekliyormuş gibi.
– Gazetedeki senin şiirine benziyor mu?
Medey “Benziyor. Annem isimli şiirime pek benziyor,” dedi.
– Görüyor musun? Yine de benimki değil diyorsun. Benim bilgime göre gazetedekiler düzeltmişlerdir. Tek şaşırdığım, ben senin öğretmenin olup bilmiyorum şair olduğunu, fakat gazetedekiler nasıl biliyorlar.
Aysahan Azretovna çocuğun sıkıldığını görüp “Kızmadım, hatırım kalmıyor, düşünme,” dedi.
Otuz yıldan fazla edebiyat ile Nogay dilini okutan, kendi de edebiyatı pek seven hem anlayan insan olduğundan dolayı, Aysahan Azretovna, Medey’i pek sıcak gördü.
– Bundan sonra şiir yazarsan, birisine danışmak istersen, utanmadan, sıkılmadan bana gelirsin. Şöhretli, büyük şair olmaya sende kabiliyet var. Yaz, yazmaya büyük yiğitlik gerek, onunla birlikte ustalık da gerekiyor…
O gün Medey okuldan epey geç döndü. Yol boyunca ağır düşüncelerle, ayakları nereye bastığını bilemeden, kısa boyu ile çevrilip eve geldi.
Ev içinde, dünyalarından geçmiş, masayı çevreleyip oturanlar votka içmekteydiler. Giriş holünde gaz ocağında annesi, et kavurmaktaydı.
– Vay! Bizim şairimiz geldi! dedi birisinin sesi. Geriye kalanlar, ayağa kalkarak, geleni selamladılar. Çocuğun gözleri, masa üstünde bir top gazeteyi görünce, sadece yuvasından dönüp çıkmadı. Medey’in aklı uçup, gövdesine titreme gelmiş gibi, birçok iğnenin ucu gövdesine batırılmış gibi oldu.
– Oğlum! Hadi gelsene bana, diyerek Amit oğlunu çağırdı.
Masanın etrafına toplananların hepsi de Amit’in ayrılmaz arkadaşlarıydı. Onların içinde Amit’in yeğeni, şehirdeki enstitünün hocası Kazıy’da vardı.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.