Bir gün ablam, bir kuş tutup dama kaçırdığını görmüş. Arkasından bağırmış, çırpınmış ama damda kedi tutulur mu! Öfkelenmiş, eline geçirirse döveceğine ant içmiş; ancak evde ondan başka kimse, kedinin kuş tutup yediğine aldırmadı.
Aradan bir-iki hafta daha geçti, komşularımız haber yollamışlar, bizim kedi onların güvercin palazlarına dadanmış, çalıp yiyormuş. “Vuracağız, hatırları kalmasın!” demişler.
Kedi, benim dilimden anlasa yakalayıp, “Seni vuracaklar.” diyeceğim. Ben kedi dili bilmem, kedi de Türkçe anlamıyor!
Kediyi seviyorum denilemez ama vurulmasını da istemiyorum. Bir gün tüfek patlayacak, bizim kedi kanlar içinde yere yuvarlanacak! Acıklı bir iş! Yalnız iş bununla da kalmadı. Kedi, bizim piliçlerden birini de kapmış. Sıdıka Bacı da görmüş. Yanımızdaki evin samanlık penceresine kaçırmış!
Ablam, “Vursunlar domuzu, bahçede kuş bırakmadı, beni boyumca günaha soktu!” dedi.
Kardeşim de duyunca,”Alacağı olsun, onu da Hasbioğulları’nın sarı kedisinin yanına yollarım!” diye çıkıştı.
Hasbioğulları’nın kedisini bir çuvala koyup ağaca vura vura öldürmüştü. Bu kedinin bir kan pıhtısına dönmüş leşini, aylarca aklımdan çıkaramadım.
Ben, bu gibi acıklı şeylerden hoşlanmam. Kardeşim de benim gibidir; ama o yıllarda on beş, on altı yaşlarındaydı, kendisi gibi yeni yetişme arkadaşlarından da vuruculuk, kırıcılık öğreniyordu. Evdekilerden gizli bıçak taşıyor, cıgara içmeye yelteniyor, bu arada kedi öldürmeyi de bir iş, bir yiğitlik sayıyordu.
O yıllarda, bizim oralarda yeni yetişen çocuklar arasında böyle bir görenek türemişti. Ben, beline bıçak taktığı için bir arkadaşını yaralayanları gördüm! Bunlardan çoğu sonradan akıllı uslu adamlar oldular. Biri de kardeşim.
O çocukluk yaşları geçince kendini huysuzluktan, soysuzluktan kurtardı.
Kardeşimin, kediyi öldüreceğini söylediği günlerde korktum. Bir akşam, babamın yolunu bekleyip, “Ağabeyim, kediyi öldürecek!” dedim.
Babam, “Hangi kediyi, niçin öldürüyormuş?” diye sordu.
“Bizim kediyi.” dedim. “Piliçleri kapmış!”
Babam kayıtsızca, “Bana ne söylüyorsun, kediye söyle!” dedi.
“Kedi ile konuşamam ki!”
“E, ben konuşabilir miyim?”
“Konuşamazsınız ama kardeşime söylersiniz, kediyi öldürmez!”
Babam güldü. “Bizim yiyeceğimiz piliçleri kedi yer.”
Doğru söylüyordu. Biz de kedinin yaptığını yapacaktık. Piliçleri biz yiyecektik. “Biz yiyeceğimize varsın kedi yesin!” de diyemiyorum. “Biz de yemeyelim, kedi de!” demek içimden geliyor; ancak babama söylesem gülecek, benimle eğlenecek. Sustum. Kimbilir daha neler düşünmüşümdür!
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.