Ağrının pençesi arada bir şiddetleniyor sonra yine bırakıyordu. Ama öbür ağrısı, gittikçe şakaklarının daha derinlerine şiddetle vuruyor; düşünceler, bu sert, bu sivri, acıması olmayan bu ateş gibi çakıl taşları alnına batıyordu: “Şimdi sakın düşünme, sakın düşünme!” Yaşlı adam ceketinin ve yeleğinin düğmelerini açmıştı. Gömleğinin altındaki şişkin, hantal ve biçimsiz bedeni titriyordu. Yavaşça elini ağrıyan yerine bastırdı. “Burada ağrıyan şey ben, kendimim.” diye düşündü. “Sadece buyum ben, ateş gibi yanan şu ten parçasıyım sadece… Sadece şu bedenin altında kıvranan şey, artık o ait bana, benim hastalığım bu, benim ölümüm… Ben buyum sadece… Bu, komisyon danışmanı değil, artık karısı, çocuğu, parası, evi ve işi yok… Gerçek olan sadece bu, parmaklarımla hissettiğim bedenim ve onun içindeki acı veren ateş… Geri kalan her şey delilik, hiçbir anlamı yok artık… Çünkü orada acı veren, sadece bana acı veriyor… Beni üzen sadece beni üzüyor… Onlar artık beni anlamıyorlar ve ben de onları… İnsan kendisiyle yapayalnız, hiç böyle hissetmemiştim.
Fakat şimdi böyle uzanmış burada yatarken bunu biliyorum artık ve tenimin altında ölümün büyüdüğünü hissediyorum, çok geç, altmış beşinci yılda, gebermeye az kala, şimdi, onlar dans eder ve gezmeye gider ya da orada burada dolaşırken, bu şerefsiz kadınlar… Şimdi biliyorum, sırf onlar için yaşadım, bana bir kez olsun teşekkür etmeyen bu kadınlar için, tek bir saat bile kendim için yaşamadığımı biliyorum şimdi… Ama artık onlardan bana ne! Bana ne! Beni hiç düşünmemiş o insanları neden düşüneyim ki? Onların merhametini beklemektense, geberip gideyim daha iyi! Beni niye ilgilendiriyorlar ki?”
Yavaş yavaş, adım adım hafifledi acısı. O öfkeli pençe acılar içindeki adamın içini, kızgın bir kor gibi deşmiyordu artık. Ancak ne olduğu belirsiz bir şeyler kalmıştı, acı gibi değildi, yabancı bir şey içeriye doğru bastırıyor, zorluyor, kendisine bir oyuk hazırlıyor gibiydi. Yaşlı adam gözlerini kapatmış, gergin bir şekilde, hafif hafif içini kemiren, yiyip bitiren bu sesi dinliyordu: sanki bu yabancı, tanınmaz güç önce sivri, şimdi ise küt bir aletle içinde bir şey oyuyor, gevşetiyor, bırakıyordu. Bedeninin içini parça parça didikliyordu. Artık vahşice yapmıyordu. Artık acımıyordu. Ama içinde bir şeyler kabarıyor, yavaş yavaş çürüyordu. Bir şeyler ölmeye başlamıştı. Yaşadığı her şey, sevdiği her şey bu ağır ağır tükenen alevde eriyip gidiyordu, umursamazlığın ılık çamurunda ezilip kömürleşmeden önce, kapkara oluncaya kadar içten içe yanacaktı. Bir şeyler oluyordu, bir şeyleri belli belirsiz hissediyordu, orada öylece uzanmış heyecanla hayatını düşünürken bir şeyler oluyordu. Bir şeyler sona ermekteydi. Neydi o? Dinledi, içini dinledi.
Ve yavaş yavaş yüreğinin çöküşü başladı.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.