“Bu, babamın son arzusuydu.” diye cevapladı kocası, “Dul karısına ve kızlarına göz kulak olmam gerek.”
“Ne dediğinin farkında değildi o hatta bahse girerim, kafası yerinde bile değildi o zaman. Eğer aklı başında olsaydı, kendi evladından alıp, servetinin yarısını dağıtman için sana yalvarmayı aklının ucundan bile geçirmezdi.”
“Sevgili Fanny, babam hiçbir miktar belirtmedi. Sadece benden genel olarak onlara yardımcı olmamı, onun sağlığındakinden daha rahat etmelerini sağlamamı istedi. Belki kararı tamamen bana bıraksaydı da aynısı olacaktı. Onları ihmal etmeyeceğimi bilirdi. Fakat benden bir söz istedi, benim de elimden başka türlüsü gelmezdi; en azından o zaman için öyle düşünmüştüm. O yüzden, söz ağızdan çıktı bir kere, yerine getirmemek olmaz. Norland’dan taşınıp ve başka bir eve yerleşirlerken onlar için bir şeyler yapmalıyım.”
“Öyleyse onlar için bir şeyler yapılsın. Fakat bu şey üç bin pound olmak zorunda değil. Bir düşün.” dedi Fanny ve ekledi: “O para bir kez verildi mi geri gelmeyecek; kız kardeşlerin evlenecek ve para sonsuza dek gitmiş olacak. Hatta eğer, zavallı küçüğümüze saklayabilirsek…”
“Tabii…” dedi kocası ve usulca ekledi: “O zaman durum fazlasıyla değişirdi. Harry bu kadar büyük bir meblağ verildiği için pişmanlık duyabilir ileride. Mesela geniş bir ailesi olursa bu para işine yarayabilir.”
“Elbette yarayabilir.”
“Muhtemelen, bu meblağın yarıya düşürülmesi tüm tarafların yararına olacaktır. Beş yüz pound onların gelirine fevkalade bir katkı olacaktır!”
“Ah! Müthişsin! Dünya üzerinde başka hangi ağabey, kardeşlerine bu iyiliğin yarısını bile yapar acaba; gerçekten kardeşleri olsa bile! Üstelik onlar senin üvey kardeşlerin! Ne kadar da cömert bir yüreğin var!”
“Bir fenalık olmasını istemem. İnsanlar genelde böyle durumlarda az yerine, fazlasını yapmayı tercih eder. En azından hiç kimse onlar için elimden geleni yapmadığımı söyleyemez. Kendileri bile daha fazlasını yapmamı bekleyemezler.”
“Neler bekleyebileceklerini asla kestiremezsin. Ama onların beklentileri bizi ilgilendirmez. Önemli olan senin ne kadarını karşılayabileceğin.”
“Kesinlikle! Kişi başı beş yüz pound verebilirim. Benim hiçbir katkım olmadan da annelerinin ölümü üzerine her birinin üç bin pound’u olacak; herhangi bir genç kadının oldukça rahat yaşaması için yeterli bir miktar.”
“Muhakkak öyle. Hatta daha ne isteyebileceklerini düşünemiyorum. On bin pound aralarında bölüştürülmüş olacak. Evlendikleri takdirde, elbette vaziyetleri daha iyi olacaktır ama aksi de olsa bu on bin pound ile rahatça yaşamlarını idame ettirebilirler.”
“Çok doğru; bu yüzden hepsinden önce, anneleri hâlâ hayattayken onlardan ziyade anneleri için bir şeyler yapmak daha doğru olmaz mı diye düşünüyorum, yıllık gelir gibi bir şeyden bahsediyorum. Hem ona hem de kardeşlerime faydası dokunurdu. Yılda yüz pound onları rahata kavuşturmaya yetecektir.”
Karısı bir süre söylediklerini tasvip etmekte tereddüt etti.
“Muhakkak.” dedi, “Bin beş yüz pound’a bir anda veda etmekten iyidir. Ama böyle de Bayan Dashwood on beş yıl yaşadığı takdirde yaş tahtaya basarız.”
“On beş yıl! Sevgili Fanny, onun ömrü bu meblağın yarısı edecek kadar bile süremez.”
“Kesinlikle öyle ama dikkat edersen görürsün ki insanlar yıllık gelirleri olduğunda daha uzun yaşıyor. Kadın dayanıklı ve sağlıklı, üstelik henüz kırkında bile değil. Yıllık gelir ciddi bir mesele; yıl dediğin nedir, gelir geçer ve gelirin kesilmesi söz konusu bile olmaz. Neye giriştiğinin farkında bile değilsin. Ben yıllık gelirlerin nasıl bir baş belası olduğunu iyi bilirim; babamın vasiyeti, annemin başına yaşlılıktan emekli edilen üç hizmetkârın yıllık geliri belasını sardı. Ne kadar da dayanılmazdı onun için! Yılda iki kez bu ücretler ödenmeliydi; bir de bu ücretlerin ulaştırılması mevzusu vardı. Sonra bir tanesinin öldüğü söylendi; meğer öyle bir şey yokmuş. Annem bıkmıştı artık. Gelirinin üzerinde başkalarının hakkı vardı diye o paranın kendisinin olmadığını söylüyordu; sebep hep babamın düşüncesizliğiydi; hâlbuki diğer türlü olsaydı, hiçbir kısıtlama olmaksızın gelirinin tüm idaresi annemde olabilirdi. Yıllık ödemelerden öylesine tiksindim ki dünyada hiçbir şey beni böyle bir yükün altına sokamaz.”
“Çok tatsız olduğu muhakkak.” diye cevapladı Bay Dashwood. “İnsanın geliri üzerinde böyle yıllık gedikler olması… Tıpkı annenin de belirttiği gibi insanın geliri kendisinin olmaktan çıkar. Böyle bir meblağın düzenli olarak ödenmesi hiç katlanılabilir bir şey değil; kişinin bağımsızlığı elinden alınıyor.”
“Şüphesiz; üstelik karşılığında da minnet duyulmuyor. Kendilerini güvence altında hissedecekler ve sen de sadece bekleneni yerine getirmiş oluyorsun; bu da kimsede şükran duygusu yaratmıyor. Senin yerinde olsam, ne yaparsam yapayım kendi keyfime göre karar verirdim. Onlara her yıl ödeme yaparak kendimi bağlamazdım. Bazı yıllar kendi masraflarımızdan yüz hatta elli pound kısmak bile zor olabilir.”
“Haklısın sevgilim, bu durumda yıllık ödeme söz konusu olmamalı; onlara ara ara yapacağım yardımlar yıllık ödemeden daha faydalı olacaktır çünkü daha büyük bir gelirden emin olurlarsa yaşam tarzlarını da iyileştirmek isteyeceklerdir ve yıl sonunda birkaç peniye muhtaç olacaklardır. Kesinlikle böylesi daha iyi olacak. Ara sıra vereceğim elli pound para sıkıntılarına çare olur ve babama verdiğim sözü de fazlasıyla yerine getirmiş olurum böylece.”
“Elbette öyle. Hatta aslına bakarsan, bana öyle geliyor ki baban onlara para vereceğini bile düşünmemişti. Senin yardımından kastı, makul çerçevedeki yardımlardı; rahat edecekleri küçük bir ev bulmak, taşınmalarına yardım etmek ve ara sıra balık veya bu ayarda armağanlar yollaman gibi duruma uygun düşen şeyler mesela. Daha fazlasını kastetmediğine adım gibi eminim; açıkçası zaten kastetse bu tuhaf ve mantıksız olurdu. Bir düşünsene sevgilim, üvey annen ve kızları yedi bin pound’un faiziyle çok rahat yaşarlar, tabii bir de her birine ödenen biner pound var ve tabii ki bu miktarın ellişer pound’unu mutfak masrafları için annelerine verirler. Hepsinin yılda toplam beş yüz pound’ları olacak; dört kadın bundan daha fazla ne isteyebilir ki? Çok ucuza yaşayacaklar. Evi idare etmek hiçbir şey onlar için. Ne araba ne de atları var. Hizmetçileri de yok sayılır. Yanlarında kimse de olmayacak; hiçbir şekilde masrafları bulunmayacak. Ne kadar rahat olacaklarını düşün. Yılda beş yüz pound! Yarısını bile nasıl harcayamazlar bence; bir de senin bunların üstüne verdiklerine gelirsek, düşünmesi bile saçma. Asıl onlar sana bir şeyler versinler!”
“Aman Tanrı’m!” dedi Bay Dashwood, “Gerçekten de çok haklısın. Babam muhakkak senin söylediklerinden daha fazlasını kastetmemiştir. Şimdi daha iyi anlıyorum; sözümü yerine getirmek için dediğin gibi onlara, yardımlarımı ve nezaketimi sunacağım. Annem başka bir eve taşındığı takdirde onu yerleştirmek için elimden geldiğince yardım edeceğim. Küçük bir mobilya armağan etmem de uygun düşer.”
“Muhakkak.” diye karşılık verdi Bayan Dashwood, “Fakat bir şeyi gözden