– O öyle bir mücevherdir, öyle bir elmastır, öyle bir incidir, öyle bir yakuttur, her çeşit taşla dolu öyle bir altın mücevher kutusudur ki! dedi. Öyle eşi bulunmaz bir hazinedir ki! Ona öylesine düşkünüm ki!..
Zavallı küçük kadıncık tepeden tırnağa kadar titredi, yalvaran bir bakışla gözlerini kocasının yüzüne çevirdi, sonra yine önüne bakmak zorunda kaldı, bir kere daha hıçkırdı.
Cüce bir çeşit sıçrayışla ilerleyerek:
– Onun en iyi tarafı, diye söze başladı.
Bacaklarının çarpıklığı, suratının çirkinliği, alaycı tavırlarıyla tam bir gulyabaniye benziyordu.
– Onun en iyi tarafı, diye tekrarladı. Çok zayıf, çok sakin olması, hiçbir isteğinin bulunmamasıdır. Ama öyle de fesat bir anası var ki!
Bu sözleri kötü niyetini belli edecek bir şekilde söyledikten sonra ellerini dizlerine koydu, bacaklarını iyice iki yana açıp yavaş yavaş eğilmeye başladı, ta ki başı yere değip karısının gözleriyle döşeme arasında kalıncaya kadar.
– Bayan Quilp!
– Efendim, Quilp?
– Ben sevimli bir adam mıyım? Bir de yan sakalım olsaydı dünyanın en yakışıklı yaratığı sayılabilir miydim? Bu hâlimle kadınların beğendikleri tipte bir erkek miyim? Öyle miyim, Bayan Quilp?
Bn. Quilp, itaatli bir tavırla:
– Evet, Quilp, dedi.
Erkeğin bakışlarıyla büyülenmiş, ona ürkek ürkek bakıyordu. Cüce ise bu arada ona ancak bir kendisinin, bir de hortlakların başarabilecekleri cinsten kötü kötü işaretler yapmaktaydı. Bu gösteri süresince de hiç sesini çıkarmadı; ancak, arada sırada yerinden şöyle bir sıçrayıp karısının korkuyla çığlık atmasına yol açıyordu. En sonunda gene:
– Bayan Quilp! dedi.
Kadın hafifçe:
– Efendim, Quilp? diye karşılık verdi.
– O karıları bir daha dinlersen ısırırım seni!
Niyetinin ciddi olduğunu belirten bir tavırla gülümsedikten sonra karısına çay tepsisini kaldırmasını, içkiyi getirmesini söyledi. Bir geminin kasasından çıkarılmış olan içki dolu kocaman şişe önüne getirilince soğuk su ile puro kutusunu istedi. Bunlar da sağlanınca bir koltuğa yerleşti; sırtını, başını koltuğun arkalığına dayadı, bacaklarını da masaya uzattı.
– Şimdi, Bayan Quilp, dedi. Canım puro içmek istiyor. Belki de bütün geceyi duman tüttürerek geçireceğim. Yalnız, sen de olduğun yerde otur, belki seni isterim.
Karısı alışılmış:
– Peki, Quilp’ten başka bir şey söylemedi.
Küçük lort ilk purosunu yaktı, ilk içkisini hazırladı. Güneş battı, yıldızlar göz kırpmaya başladılar. Kule gerçek renginden kurşuniye, kurşuniden karaya döndü, oda iyice karardı, puronun ucu da iyicene kızardı; Quilp yine de aynı yerde purosuyla içkisini içmeye devam ediyor, yüzünden de o köpekçe gülümsemeyi eksik etmiyordu. Ancak, Bn. Quilp huzursuzluktan ya da yorgunluktan istemeyerek bir hareket yaparsa, gülümseyişin yerini bir sevinç sırıtması alıyordu.
5
Daniel Quilp arada sırada gözünü kapayıp biraz kestirmiş de olsa, bütün gece gözleri fal taşı gibi açık oturmuş da olsa purosunu hiç söndürmedi. Birinin ateşinden ötekini yakarak, mumun yardımı olmadan, puro yakıyordu. Saatler saati çanların çalması da cüceye uyku mahmurluğu ya da dinlenme isteği vermemişti. Tam tersine, gece ilerledikçe o daha da dirilmiş, güçlenmişti. En sonunda, şafak söktü. Sabah ayazından üşüyüp titreyen zavallı Bn. Quilp de, yorgunluktan, uykusuzluktan bitkin bir hâlde, yine de sabırla, sandalyesinde oturuyordu; arada sırada beyine yalvaran gözlerle bakıyor, hafif bir öksürükle ona cezasının daha bağışlanmamış olduğunu, bu sefer cezasının pek uzun sürdüğünü hatırlatmaya çalışıyordu. Cüce koca ise, hâlâ karısına bakmadan, purosuyla içkisini içmekteydi. Ancak güneş enikonu yükselip sokakta şehrin gürültüsü arttıktan sonradır ki karısının varlığını fark edebildi. O zaman bile fark etmeyebilirdi ama sokak kapısını sabırsız parmakların vurduğunu duyunca fark etmek zorunda kaldı. Kötü kötü gülerek çevresine bakındı.
– Hay Allah! Gündüz olmuş bile. Kapıyı aç, cici Bayan Quilp.
Sadık karısı sürgüyü çekti, hanımannesi içeri girdi. Şu var ki, Bn. Jiniwin içeriye bu sefer pek hızlı girdi, çünkü damadının daha yatakta olduğunu düşünerek, davranışlarını, huyunu kınayıp duygularını açığa vurmak niyetindeydi. Adamın yatakta olmayıp giyinik oturduğunu, odanın da bir gece önce, kendisinin bıraktığı gibi durduğunu görünce utanç duyarak duraladı.
Çirkin küçük adamın keskin bakışlı gözünden hiçbir şey kaçmamıştı; yaşlı kadının aklından geçenleri de güzelce anladığı için, tam bir başarı havası içinde, daha da çirkinleşmişti. Bir zafer öfkesiyle kadına iyi günler diledi.
Yaşlı kadın:
– Aman, Betsy! dedi. Sen galiba şey etmemişsin… Yani, sahiden, şey etmedin mi?
Quilp:
– Yatmadı mı demek istiyorsunuz? diye cümleyi tamamladı. Evet, yatmadı.
Bn. Jiniwin:
– Sabaha kadar mı? diye bağırdı.
Quilp, öfkesini belirtecek şekilde gülümsedi.
– Ya, sabaha kadar yatmadı, dedi. Kim demiş erkekle kadın iyi dost olamaz diye? Hah-ha!.. Zaman akıverdi.
Bn. Jiniwin:
– Sen zalimsin! diye bağırdı.
Quilp, kaynanasını anlamamazlıktan gelerek:
– Aman, aman! dedi. Kızınıza kötü sözler söylememelisiniz. Biliyorsunuz, artık o evli bir kadın. Evet, vaktimi alıp beni yatmaktan alıkoydu ama kızınıza kızacak kadar benden yana olmanız, beni korumanız doğru değil. Tanrı kusurunuzu bağışlasın, hanımanne. Sağlığınıza!
Yaşlı kadın:
– Afiyet olsun! diye karşılık verdi.
Yaşlanmış ellerinin huzursuz hareketleriyle, damadına bir yumruk savurmak istediğini belli ederek, bir daha:
– Ah, afiyet olsun! dedi.
Cüce:
– Ah, sizin ne hakikatli bir ruhunuz var! diye bağırdı. Bayan Quilp!
Ürkek zavallı:
– Efendim, Ouilp? dedi.
– Annenin kahvaltısını hazırlayıver, Bayan Quilp. Ben bu sabah iskeleye gideceğim, ne kadar erken gidersem okadar iyi olur; onun için, elini çabuk tutsan iyi edersin.
Bn. Jiniwin, kapıya yakın bir iskemleye oturup, sanki hiçbir şey yapmamaya kararlıymış gibi kollarını kavuşturdu; isyan etmeye hazırlanıyormuş gibi yaptı ama kızının bir iki kelime fısıldaması, damadının, nazikçe, baygınlık mı geçirmekte olduğunu sorması, yandaki bölmede bol miktarda soğuk su bulunduğunu da hatırlatması bu belirtileri ortadan kaldırdı; kadıncağız somurtuk bir çaba içinde, emredilen kahvaltı hazırlığına kendisi girişti.
Ana kız çalışırlarken, Daniel Quilp de yandaki odaya geçti, yüzünü pek berbat bir havluyla sözüm ona silmeye başladı; bu da adamın derisini eskisinden daha kirli bir hâle getirmişti. Yalnız, adam bununla uğraşırken temkinliliği,