Perili Köşk. Омер Сейфеддин. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Омер Сейфеддин
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-605-121-994-3
Скачать книгу
şuh ve müheyyiç kadınlara has, mufassal talakatle uzatarak anlatıyor, Kenan kesmeden dinliyor, ölmüş gibi hareketsiz duruyordu. Tercüman herhâlde iki üç ay içinde Selanik’i terk etmenin pek münasip olacağını da söylemişti, İstanbul gayet emindi. İtalya’ya, yahut ecnebi bir memlekete gitmeliydi… Grazya pasaportlarını bile hazırlatmıştı.

      Sordu:

      “Ne vakit hareket edeceğiz Kenan, yarın mı?”

      “Nereye?”

      “Mısır’a, İstanbul’a ya da İtalya’ya…”

      Kenan cevap vermedi. Bize daima büyük ve sarsıcı heyecanlardan, büyük kederlerden, büyük meyusluklardan sonra gelen o derin müdrik sükûn, o cesur soğukkanlılık, mizacını birden değiştirmiş, ağırlaştırmıştı. Şimdiye kadar neslinin düşmanı olan bu ecnebi kadınla, vatanının zaptı ve iflasını hoş ve muvafık gören bir Garplı ile nasıl yaşamıştı şaşıyordu…

      Grazya ilave etti:

      “Yüzüme ne tuhaf bakıyorsun… Hem söylemeyi unutmuştum, dün babamdan da bir telgraf aldım. Selanik’ ten mutlaka çıkmamızı yazıyor.”

      Kenan başını çevirip pencereden dışarıya bakarak:

      “Ben buradan bir yere gitmem!” dedi.

      Grazya inanamadı:

      “Nasıl, Selanik’te mi kalacaksın?”

      “Tabii…”

      “Ya ben?”

      “Sen de…”

      Bu esnada Primo içeri girdi. Yavaş yavaş yürüyordu. Mütefekkir ve solgundu. Gözleri uzaklara bakıyor gibi küçülmüş ve derinleşmişti. Annesi onun yanında münakaşayı münasebetsiz gördü.

      Hiddetli ve sert bir tavırla:

      “Haydi dışarı bakayım Primo!” dedi. “Gizli bir şey konuşuyoruz…”

      Çocuk itiraz etmedi. Sararmış babasıyla, dudakları titreyen ve eldivenlerini çıkaran annesine bir şey söylemeden çıktı. Evet böyle olacaktı. Primo sanki bilmiyor muydu? Dünü düşünmeye başladı. Mektebe gitmemişti. Sabahleyin İttihat Bahçesi’nde buluştuğu Rum çocuklarıyla rıhtımdan balık tutmaya çalışıyordu. Mektep arkadaşlarından Orhan’ı yazlık tiyatronun önünde gördü. Gazete okuyordu, yanında biraz büyücek bir Türk çocuğu daha vardı. Kendisini çağırmıştı. Bu bir Türk paşasının oğlu idi. Mektepte bütün arkadaşlarına hükmeder, Frenklerden hiç korkmazdı. Acaba niçin çağırıyordu? Yanına gitti.

      Orhan onun elinden tuttu, sordu:

      “Senin baban Türk değil mi?”

      Primo kızardı:

      “Niçin soruyorsun?”

      “Soruyorum, neden inkâr ediyorsun? Senin baban Türk mühendisi değil mi?”

      “Evet…”

      “O hâlde sen de Türk’sün!”

      Primo Türkçe bilmiyordu. Orhan Fransızca söylüyordu. Ona elindeki Genç Türklerin beyannamesini tercüme etti. Şimdi Türklerle İtalyanların muharebe ettiğini anlattı. Anlatırken coşuyordu; Türkler dünyanın en cesur, en asil, en kavi milleti idi. Krallar, hükümdarlar, hakanlar, beyler, emirler nesliydi. Asırlarca bütün Asya’ya hâkim olmuşlar, Atilla Avrupa’yı ezmiş, köpek gibi inletmişti. Türkler medeniyet yollarını açmış, her yere kahramanlık, temiz kan, saf ahlak, teceddüt ve istifa götürmüşlerdi. Dünyanın en büyük hükûmetini Cengiz kurmuş, bu büyük Cengiz neslinden ayrılan küçük bir kısım, Şarki Roma’yı Bizans İmparatorluğu’nu yıkmış, Anadolu’yu zapt etmiş, oradaki müteferrik Türkleri birleştirerek ta Viyana’ya kadar gitmişti. Birkaç asır evvel Avrupa’yı terbiye eden bu nesle, Osmanlı Türklerine şimdi hepsi birden, bütün Avrupalılar saldırıyorlar, mahvetmek için uğraşıyorlar; fakat muvaffak olamıyorlardı. Şimdi de hepsi onları Afrika’daki müstemlekelerden çıkarmak istiyordu. Ama çıkaramayacaklardı. Türklerin ne kadar kuvvetli olduklarını, ne kadar mağlup olmaz bir kuvvet olduklarını tekrar anlayacaklar ve düşünmeye başlayacaklardı. Bütün Avrupa’nın teşvikiyle İtalya ortaya atılmıştı. Onun zırhlıları çoktu!

      Orhan “Ah, bizim de olsaydı!” diyor, fakat karada bir şey yapamayacaklarını, denizden içerilerinin İtalyanlar için mezar olacağını söylüyor, Türklerin eski deniz muharebelerini, vaktiyle Akdeniz’i bir Türk gölü yaptıklarını, bütün paşa babasından, mülazım ağabeysinden duyduğu şeyleri çocukça büyüterek, mübalağalaştırarak, uzun uzadıya hikâye ediyordu… Primo mütelezziz oluyor ve dinliyordu. O an kendi babası da bir Türk olduğu için derin bir iftihar duydu… Rıhtımdaki Rum çocukları onun bir Türk çocuğu ile saatlerce konuşmasını kıskandılar. Çağırdılar. Aldırmadı.

      Yine çağırdılar. Tekrar çağırıyorlardı.

      Orhan:

      “Oh bu sinekler!” dedi. “Bir şey yapamazlar, yalnız taciz etmesini bilirler.”

      Ve ilave etti:

      “Bunlar bizi rahat bırakmayacaklar; haydi dışarı çıkalım, sonra yine gireriz.”

      Primo hiç itiraz etmedi. Orhan’la beraber bulunmaktan o kadar haz ediyordu ki… İşte Türk olmayan arkadaşları içinde onun kadar güzeli ve sevimlisi, hususiyle kuvvetlisi yoktu. Kırmızı fesinin altındaki siyah saçları, esmer çehresi, al yanakları daima ileri ve yüksekten bakan parlak gözleri, hemen bir şeyin üzerine hücum edecekmiş gibi dik ve çevik duran cesur tavrı, ona küçük ve mukavemet olunmaz bir kahraman hâli veriyordu.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

/9j/4AAQSkZJRgABAQEASABIAAD/2wBDAAMCAgICAgMCAgIDAwMDBAYEBAQEBAgGBgUGCQgKCgkICQkKDA8MCgsOCwkJDRENDg8QEBEQCgwSExIQEw8QEBD/2wBDAQMDAwQDBAgEBAgQCwkLEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBD/wgARCAHEARUDAREAAhEBAxEB/8QAHAAAAQUBAQEAAAAAAAAAAAAAAAIDBAUGAQcI/8QAGwEBAQEBAQEBAQAAAAAAAAAAAAECAwQFBgf/2gAMAwEAAhADEAAAAflUAAAADTY3md4AAAAAAAAALvOqTWQAAAAAAAAAAus69O5d7LNhWcJy0Vzl989tz6z5puysua6zYY6UmsRK0GdMkc8i7+euuQAAAAAAAADR43v+faHc6bHSm1m5zafWchvntefXpV6gmU3z9D5d6bWMR057rn00Od5XWPM+vBugAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAPt75/0wAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAkqAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAtEdOcNEy2VjU13HQAAAAO6wrrxuZafl3TrEqWn3z0dVHHuAAAAAAAOWVPTijHS0XsNejyrx05z7LzoAAACD04qx0g9OVv145zl33nTliePfus3nLssAAAAAABnpyYxubNTevGdvl5vne459arpylcfQEi5m751c1zOyWP05WctBc3HbhG8/qh+jyzPL7HVtuvCk5dnVtOnKjx0kSgAAAM6w6tlc5jrw2HTniOHpnXEfS8h+wsrBiIvH0XGdsWVtzr+nLMdeN7nWV5d76WeZnrw081WEuyvG+XaZjoAAAcIm+dZZfEXv5l+X2rJvq8WU5drTeL3NrtYWtfw9NhnYBq/V4vJuPo3vbzZvj6ns2+9Hlr8bqtZuNZiZ1IGPP6pE0AAATNYkdOVZx9Ft6fH5zy76/n1Cr1lUFORX6nYsZdf24ZXj6LzfPCdeF/5/XL9PjY83suevDA51KzufZU7xYc+oS5ZUoB56Bo7m9lo+vGeU81pOfRagAAAAFXvn3WYRY8+k+arenJxKqr3n1el4JRagAAHgGOgb3fP0IDh0AAAAAAAOHQADh0AAAAAADwDHQN7vn6EAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAB4Vnd3rNwnoQAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAHhud7Dpy