Samuel Langhorne Clemens, 30 Kasım 1835’te, Florida’da küçük bir kasabada, John Marshall ve Jane Lampton Clemens’in 6. çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Samuel, yıllar sonra “Mark Twain” adını kullanmaya başlayacak ve Amerikan edebiyatının sembol isimlerinden biri olacaktır.
1839’da Clemens ailesi, yaşadıkları yerin daha doğusunda yer alan Hannibal’a taşınmıştır. Mississippi kıyılarında, günden güne büyüyen bu liman şehri, St. Louis ve New Orleans’tan gelen buharlı gemilerin uğrak yeridir. Yazar, yıllar sonra yazdığı Tom Sawyer’ın Maceraları ve Huckleberry Finn’in Maceraları adlı kitaplarında mekân olarak da burayı seçmiştir.
Samuel, hayatının ilk yıllarını sağlığının zayıflığı sebebiyle evde geçirmiş ve ailesi dışındakilerden uzak kalmıştır. 9 yaşına geldiğinde hastalıklardan kurtulmasıyla birlikte okula gitmeye ve çevresindeki çocuklarla vakit geçirmeye başlamıştır. 12 yaşındayken babasını kaybetmiş, bu olayın ardından okulu bırakıp bir matbaada çırak olarak çalışmaya başlamıştır. 2 yıl sonra, bir gazetenin yardımcı editörü olmuş ve burada ilk yazılarını kaleme almıştır.
17 yaşındayken St. Louis’e taşınmış ve burada bir nehir pilotunun yardımcısı olmuştur. 1858’te pilotluk lisansını alan Samuel Clemens’ın takma ad olarak “Mark Twain”i seçmesi de bu dönemlere dayanmaktadır. “Mark Twain”, nehir gemicilerinin jargonunda derinliğin 2 yarda olduğunu ifade etmek için kullanılır; diğer bir deyişle “teknenin yüzebilmesi için suyun yeterli derinliğe sahip olduğu” anlamına gelir; bu da “suda yol almak güvenli” demektir.
1861’de patlak veren Amerikan İç Savaşı nehir ticaretini sekteye uğratınca muhabirliğe başlamış ve Amerika’daki pek çok gazete için röportajlar yapmıştır. 1870’te Olivia Langdon’la evlenmiş, bu evlilikten 4 çocuğu olmuş, bu çocukların biri doğumda, ikisi henüz 20’li yaşlarında vefat etmiştir.
Mark Twain, ilk öyküsü The Celebrated Jumping Frog of Calaveras County’nin (Calaveras Şehrinin Ünlü Zıplayan Kurbağası) 1865 yılında New York Saturday Press’te yayımlanmasıyla adını duyurmaya başlamış, ilk kitabı The Innocents Abroad ise 1869’da yayımlanmıştır. En çok bilinen yapıtlarından Tom Sawyer’ın Maceraları 1876’da, Huckleberry Finn’in Maceraları ise 1885’te yayımlanmıştır. Twain yaşamı boyunca 28 kitap ve sayısız öyküye imza atmıştır.
Twain, iyi bir yazar olmasının yanında iyi bir konuşmacı olarak da bilinir. Yaşamı boyunca, pek çok ünlü kulüpte mizah içerikli konuşmalar gerçekleştirmiştir. Kalabalık topluluklar karşısında yaptığı esprili konuşmalar, günümüzde stand-up olarak bilinen gösteri türüne çok benzer.
Zekâ dolu yergileriyle eleştirmenlerin ve okurların dikkatini çeken Twain, hayattayken de geniş çevrelerce tanınan ve saygı gören bir yazar olmuştur. Yazmaya esprili ve kolay okunan metinlerle başlayan yazar, ilerleyen zamanlarda yazdıklarında insanın açgözlülüğü, ikiyüzlülüğü ve vahşi edimlerine sıkça yer vermiştir.
Twain’in hayatında dikkat çeken noktalardan bir diğeri de bilime olan merakıdır. Dünya tarihinin en önemli bilim insanlarından Nikola Tesla’nın çok yakın bir dostu olması nedeniyle onun laboratuvarında çok fazla zaman geçiren Twain, 3 ayrı icadın patentini almıştır ve bu icatlardan bir tanesi olan kendinden yapışkanlı koleksiyon defteri 25.000’in üzerinde bir satış rakamına ulaşmıştır.
Yazar, yaşamının son yıllarını koyu bir emperyalizm karşıtı olarak geçirmiştir. Amerikan Antiemperyalistler Birliği’nin başkan yardımcısı olduğu dönemde, organizasyon için pek çok el ilanı metni hazırlamış; yine bu dönemde kaleme aldığı antiemperyalist metinler, ölümünden yıllar sonra, 1992’de kitap haline getirilmiştir.
Kadın haklarına yönelik çalışmaların da önemli bir destekçisi olan Twain’in kadınların oy kullanması konusunda yaptığı bir konuşma, tarihte bu konuda yapılmış en ünlü konuşmalardan biridir.
Twain, 1907’de Oxford Üniversitesi tarafından fahri doktoraya layık bulunmuş; 21 Nisan 1910’da ise vefat etmiştir. Çocukluğunu geçirdiği ev ölümünün ardından müze haline getirilmiştir.
Twain’in dünyaya gelişi, Halley kuyrukluyıldızının görünmesinin hemen ardından gerçekleşmiştir. Yazar, kuyrukluyıldızın bir sonraki ziyaretinden 1 yıl önce, “1835’te Halley’le birlikte geldim. Önümüzdeki yıl (1910) yine gelecek ve ben de onunla birlikte gitmeyi bekliyorum. Eğer onunla birlikte gitmezsem bu, hayatımın en büyük hayal kırıklığı olur. Yüce Tanrı’nın şöyle dediğinden eminim: ‘Bu iki anlaşılmaz ucube birlikte geldiler ve birlikte gitmeliler,’ ” demiş; gerçekten de beklediği gibi kuyrukluyıldızın ziyaretinin başlamasından bir gün sonra vefat etmiştir.
editör notu
Günümüzün en çok sevilen ve en çok okunan Amerikalı yazarlarından Mark Twain’in aynı zamanda “en çok alıntılanan” yazarlardan olması hiç de şaşırtıcı değildir. Dünyanın ve insanlığın durumuna, günlük hayata, insanın doğayla, sanatla, dinle, geçmişle ve başka insanlarla olan ilişkilerine dair her zamanki nüktedanlığıyla yaptığı yorumlarına tüm kitaplarında, yazılarında ve konuşmalarında rastladığımız Twain, Amerikan edebiyatının en çok dikkat çeken isimlerinden olmayı her daim başarmıştır.
Roman ve öyküleri pek çok dile çevrilmiş ve bu dillerde tekrar tekrar yayımlanmış olsa da ne kendi ülkesi olan Amerika’da ne de başka ülkelerde kapsamlı bir aforizma derlemesi yapılmıştır. Biz de, en azından kendi dilimizde bu eksikliği gidermek umuduyla, bir aforizma derlemesi hazırlamaya karar verdik. Taradığımız farklı kaynaklardan binlerce cümleyi bir araya getirdik. Benzer olanları saptayıp çıkardık, kalanları gruplara ayırdık, dilimize çevirdik, tamamıyla içimize sinene kadar üzerinde çalışmaya devam ettik. Uzun ve zahmetli bir sürecin ardından, bu derlemeyi yayımlamaktan mutluyuz.
İlk kez Türkçede yayımlanan bu kitabı, Mark Twain okurlarının tekrar tekrar okumaktan büyük bir keyif alacağına inanıyoruz. Henüz Twain okumamış olanlar ise, Faulkner ve Hemingway gibi pek çok büyük yazarın Twain’den övgüyle bahsetmekte ne kadar haklı olduklarını bu kitapta görecekler. Ayrıca, Twain’in meşhur sivri diliyle de tanışma fırsatı yakalayacaklar.
Aforizmalar
1. Doğuştan cimri bir adama, el açıklığını öğretebilirsiniz belki, ama kalben cömert olmayı öğretemezsiniz. Yine doğuştan iyi ve merhametli bir insan, yaşadığı kötü hayat tecrübeleri nedeniyle bu özelliğini yok etmiş olabilir, ama cömertlik bir organ olsaydı, emin olun bu kişinin otopsisinde görülürdü.
2. İnsanların görgüsüzlüğüne çare olacak şifalı bir banyo icat edilmemesi çok yanlış. Boğmak işe yarayabilirdi.
3. İyi terbiye, kendimiz hakkında ne kadar iyi ve başkaları hakkında ne kadar kötü düşündüğümüzü saklamaktan ibarettir.
4. Her şey Âdem’le başladı. Fıkra anlatan ya da palavra atan ilk kişi oydu. Âdem aslında ne kadar da şanslıydı. İyi bir şey söylediğinde bunu ilk söyleyenin kendisi olduğunu biliyordu. Ne var ki Âdem, cennet bahçesinde yalnız yaşamıyordu ve takdiri hak eden yalnızca o değildi: Başarısını ilk kadın Havva’ya ve ilk danışman Şeytan’a borçluydu.
5. Âdem ile Nuh, benim atalarımdı. İkisine de pek hürmetim yoktur. Âdem kişiliksizdi. Ona elma emanet edilemezdi. Nuh ise yön tayininden bihaber olduğu halde dümen tutabileceği şeklinde saçma bir fikre kapıldı. Sonunda gemisi, dünyadaki tek sığ yere tosladı.
6. Âdem etten kemikten bir insandı. Bu her şeyi açıklıyor. Elmayı, yemek için değil yasak olduğu için istemişti. Asıl hata, yılanı yasaklamamış olmaktı. Çünkü o zaman yılanı yemek isterdi.
7. Velinimetimiz olan Âdem’e şükran borçluyuz. Bizi aylaklık denen “lütuf”tan mahrum bırakıp emek “lanet”ini armağan etti.
8. Hayatı tanıyacak kadar yaşamış bir kişi, insan ırkının ilk velinimeti olan Âdem’e ne denli büyük bir şükran borcumuz olduğunu bilir. Dünyaya ölümü o getirmiştir.
9. Ahmaklar var diye şükretmeliyiz. Onlar olmasa geri kalanımız asla başarılı olamazdı.
10.