Peki bu parlak ihtiyat merkezi en çok kimi etkilemiştir? Zevcesini ve ondan sonra da saraydaki kahinleri. Kahinler onun zihninden geçenleri güç anlar, düşüncelerini okumak uğruna uykusuz kalır, değerini anlamak için can atarlardı.
Kral nasıl da akıllıca onlara teslim olup kontrolü ele geçirdi. Nasıl da tedbiri elden bırakmadan onların tahmin etmelerine izin verdi.
Ey şöhret ve yücelik adayları, mükemmellik için bu ilk stratejiyi benimseyin. Siz, hiçbiriniz derinliğinizi hissettirmeyin. Bu strateji sayesinde ortalama olan daha çok, daha çok olan sonsuz, sonsuz olan ise daha da çok görünecek.
Niyetinizi Belli Etmeyin
Sanatımız, size yalnızca yeteneklerinizin sınırlarını gizlemeyi öğretseydi eksik kalırdı. Aynı zamanda duygularınızın şiddetini saklamayı da öğretmesi gerekiyor…
Saklı tutulan kaynaklar başarı getiriyorsa niyetinizi belli etmemek, amaçlarınızı mühürlenmiş gibi gizlemek size kati bir egemenlik sağlayacaktır. Başkalarına irade gücünüzdeki açıkları gösterirseniz, itibarınız alenen ve hunharca bir ölümü tadacaktır.
İlk önce bu açıkları kapatmaya, sonra da saklamaya çabalamalısınız. İlk çabanız daha çok cesaret, ikincisiyse daha çok kurnazlık gerektirir.
İradenizdeki açıklara teslim olursanız, bir insan değil mahluk olursunuz; bunları dizginlerseniz en azından görünüşte itibarınızı ayakta tutarsınız.
Başkalarının iradesine nüfuz etmek üstün bir yeteneğin göstergesidir. İnsanın kendi iradesini nasıl saklayacağını bilmesi de onu üstün kılar.
Birinin duygularını keşfetmek o kişinin yetenek kalesinde bir gedik açmaya benzer. Siyasi komplocular bu açıklıktan içeri sızarak çoğunlukla zafer kazanırlar. Birinin arzularını keşfettiğinizde o kişinin iradesine giriş ve çıkış yollarını öğrenmiş olursunuz. Sonra günün her saati istediğiniz gibi girer çıkarsınız buraya.
Eski çağlarda Paganlar, Büyük İskender’in yaptığı kahramanlıklarının yarısını, hatta çok daha azını yapanları tanrı ilan ediyordu. İskender’e şan şöhret verdiler ama tanrı ilan etmediler. Dünyada o kadar toprak fetheden İskender cennetten bir parça fethedemedi. Bu kadar bolluğun içinde neden bu kadar az şey elde edebildi?
İskender şanlı zaferlerini öfkesiyle, kabalığıyla gölgede bıraktı; sıklıkla duygularına yenik düşerek zaferleriyle çelişti. Bir prens mirasını, yani itibarını kaybettikten sonra dünyayı fethetse ne çıkar?
Mükemmellik, rotasını Scylla’nın3 öfkesiyle Charybdis’in4 arzu girdabı arasında çizer. Bu yüzden mükemmel insanlar arzularına hükmetmeye uğraşırlar ya da en azından bu arzuların üstünü öyle bir ustalıkla örterler ki hiçbir karşıt strateji onların itibarının şifrelerini çözemez.
Bu strateji, yani niyetini belli etmemek, insanlara anlamayı ve anlaşılmamayı öğretir. Kişinin açıklarını saklayarak dikkatsizlik yapılması için pusuda bekleyenleri yanıltır. Zayıf noktaları bulmak için başkalarının karanlığına ihtiyaç duyan vaşakları şaşırtır.
Mısır kraliçelerinin kıskanılacak hiçbir yanı olmadığını gören Katolik Amazon Kastilyalı İsabella bu işin inceliğini çok iyi biliyordu. Doğum yapacağı zaman sarayın en karanlık odasına gitti. Yaradılıştan ona bahşedilen yüceliğiyle sancılı iç çekişlerini gizledi, asilce sineye çekti. Yüzüne gölgeden bir duvak örterek tüm acı ifadelerini gizledi. İtibarının mevzubahis olduğu konularda kim bilir ne kadar daha endişe etmişti!
Kardinal Madruzzo5 bir zamanlar, “Aptal, aptalca işlere girişip bitiremeyen değil, bu işleri bastıramayandır,” demiş.
Sessizliğini koruyabilen herkes bu stratejiyi benimseyebilir. Doğal bir eğilimle başlayan bu strateji sanatımızla gelişir ve en azından görünüşte tanrısal bir niteliğe dönüşür.
Bir Kahramanın En Büyük Hüneri
Harika bir bütün için harika parçalar gerekir. Bir kahramanı tasarlarken de harika niteliklere ihtiyaç vardır.
Tutkulu insanlar önceliği her zaman anlayışa, tüm harikalığın başlangıç noktasına verir. Bu insanlar anlayışın artısı olmadan herhangi harika birini idrak edemedikleri gibi, harika olmayan ama anlayışı mükemmel kimseleri de tanıyamazlar.
Dünyanın görebildiğimiz kısmının en iyi unsuru insan, insanlığın içindeki en iyi unsur ise anlayış. Dolayısıyla onunla kazanılan zaferler en tepelerde yer alıyor.
Bu mühim hüner iki diğer unsurla uyum içindedir: Muhakemenin derinliği ve zekânın yüceliği. Bu unsurlar bir araya geldiğinde bir deha doğar…
Muhakeme ihtiyatın tahtıdır, zekâysa nüktenin gök kubbesi. Hangisinin hangi oranda tercih edileceği en iyi kişisel zevkin yargıç olduğu bir mahkemede tartışılabilir. Ben, “Oğlum, Tanrı iyi olanı anlamanı sağlasın,” diye dua eden kadına katılıyorum.
Cesaret, zindelik, hazırcevaplık ve nükte, güneşe ya da şimşeğe benzer; kutsal bir parıltıdır. Her kahramanda zekâ fazlalığı vardır.
İskender’in sözleri yaptığı işlerin şaşaasını anlatıyordu. Sezar ise hem düşünürken hem hareket ederken hızlıydı…
Nüktenin ani çıkışları ne kadar yararlıysa iradeninkiler bir o kadar fecidir. Nükte sizi harikalık mertebesine taşıyacak kanattır. Çoğu insan bunları kullanarak toz dumanın içinden tırmanıp muhteşem gün ışığına erişmiştir.
Bir Osmanlı padişahı bir keresinde balkonundan bir şehir meydanına (haşmetlinin hapishanesi, adabın prangası) değil de kalabalık bir bahçeye seslenme lütfunda bulunmuş. Bir kâğıdı okumaya başlamış. Rüzgâr, ya eğlenmek için ya da kendi büyüklüğünü padişaha hatırlatmak için kâğıdı uçurup bir ağaca bırakmış. Padişahın yaverleri rüzgârı da kendilerini de aşarak dalkavukluk kanatlarını takıp bir merdivene tırmanmışlar. Yaverlerden biri, icatların sakisi, havada kestirme yoldan gitmiş. Diğerleri hâlâ aşağı inerken o, zıplamış, uçmuş, yükselmiş, alçalmış. Hiç umulmadık yüksekliklere çıkmış, bundan etkilenen ve gururu okşanan padişah da bu dalkavuğa divanda önemli bir yer vermiş. Ruhun hazırcevaplığıyla insan, kendine ait bir krallığı olmasa da başka birininkinin hükmünü sürebilir. Açıkgözlülük de hünerleriniz içindeki jokerdir. Herhangi bir hünerle birleştiğinde şöhretin çanları çalar. Temellerinizi derinlere sağlam attığınızda sizi en tepelere taşır.
Bir kralın en sıradan sözlerinde bile nükte baş tacıdır. Hükümdarların en büyük hazineleri çoğunlukla yok olur gider ama sözleri şanın mücevher kutularında saklı tutulur.
Söz bazen kılıçtan keskindir. Birçok şampiyona koca bir koğuşunki kadar zırh verileceğine, tek bir nükteli söz verilse daha iyidir.
Bilgelerin kralı ve kralların en bilgesi, onu en çok sınayan olayı, iki fahişenin çocuklarıyla ilgili davayı6 atlattıktan sonra ününü çok uzaklara duyurdu. Adalet de kıvrak zekâyla yerine getirilir.
Nükte, barbarların davalarında bile güneş gibi parlıyor, ve Süleyman’ın zekâsının hızı Osmanlılarınkiyle yarışıyor.