2- Komünizm büyük zaferini Rusya’da kazanmış olsa da Marx ve Engels bu ülkeyi geri ve az gelişmiş olarak değerlendirmişler, komünist geleceğin ABD’de kurulacağını düşünmüşlerdir.
3- Marx komünist felsefenin Marksizm olarak adlandırılmasından hoşnut değildi. “Ben Marksist değilim” dediği ileri sürülmektedir.
James Naismith
Üç büyük Amerikan sporu olan beyzbol, basketbol ve futboldan sadece birinin gerçek mucidi bilinmektedir. 21 Aralık 1891 tarihinde Kanadalı bir beden eğitimi öğretmeni olan James Naismith, Massachusetts, Springfield’deki spor salonunun karşılıklı iki duvarına şeftali sepetleri astı ve öğrencilerine bir top verdi. Onlara yeni oyununun on üç kuralını açıkladı. Böylece yeni bir spor olan basketbol doğmuş oluyordu.
Bir İskoç göçmenin oğlu olan Naismith (1861–1939) Ontario’da büyümüştü. Dokuz yaşında yetim kaldı. Ebeveynleri karahumma nedeniyle hayatlarını kaybettiler. On beş yaşında liseden ayrıldıktan sonra, bir süre odunculuk yaptı. Daha sonra okula geri döndü. McGill Üniversitesi ve vaizlik eğitimi aldığı Presbiteryen Kolej’den mezun oldu.
1890 yılında Springfield’deki “Young Men’s Christian Association International Training School”da çalışmaya başladı. Burada ona ve okul arkadaşlarına, okuldaki genç erkeklerin kış döneminde (beyzbol ve futbol mevsimleri arasında) kapalı mekanda yapabilecekleri bir spor geliştirmeleri görevi verildi.
O dönemde kapalı mekanlarda yapılabilecek olan yegane spor aktiviteleri, beden eğitimi ve jimnastikti. Ne var ki bunlar pek çok erkek için fazla sıkıcıydı. Okul yönetimi geliştirilmesini istedikleri oyunla ilgili tek bir şart koşmuştu: “Adil bir oyun olsun, çocuklar rahatça itişip kakışsınlar.”
Naismith’in keşfi hızla popüler oldu. Oyunun on üç kuralı daha sonra bir spor dergisinde yayınlandı. Sonraki yıllarda Naismith aktif bir biçimde oyunun gelişim sürecine dahil oldu. Özellikle kuralların bugünkü şeklini almasında önemli katkılarda bulundu. 1898 yılında Kansas Üniversitesi’nde çalışmaya başladı. Burada on yıl boyunca koçluk yaptı. Yetmiş sekiz yaşında ölümünden kısa bir süre öncesine kadar kampüs vaizliği ve spor yöneticiliği yapmaya devam etti.
1- Naismith’in orijinal kurallarında top sürmeye izin verilmiyordu. Oyuncular topu yalnızca pas vererek ilerletebilirlerdi.
2- Naismith, 1925 yılında Amerikan vatandaşı oldu.
3- McGill’de son sınıftayken, ragbi sahasında başına gelen bir olay hayatını değiştirdi. Bir oyuncu, arkadaşlarından birine küfür etmişti. Daha sonra Naismith’in (o sıralarda Naismith vaiz olmak istiyordu) yakınlarda olduğunu fark edince, arkadaşına küfür eden genç şöyle söyledi: “Beni affet James, senin orada olduğunu unutmuştum.” Naismith o anda genç insanlara ruhsal ve fiziksel gelişimleri için yardımcı olabilecek potansiyelin kendisinde mevcut olduğunu anlamıştı.
4- Naismith, Kansas Üniversitesi tarihinde, kaybettiği maç kazandığından fazla olan tek koçtu (1898 ve 1907 yılları arasında elli beş maç kazanmış ve altmış maç kaybetmiştir.).
Coney Adası
Brooklyn’in güneyinde yer alan Coney Adası’ndaki eğlence parkları, ilk olarak 1890’larda açıldı. On yıllar boyunca ABD’deki en büyük ve en popüler eğlence merkezleri olarak kalmaya devam etti. Zirvede olduğu dönemde Coney Adası, her yıl milyonlarca izleyici çekmeyi başarabiliyordu. Adadaki eğlence merkezleri; atlıkarıncaları, trenleri, falcıları, at yarışları, ilginç gösterileri ve sosisli sandviçleriyle ünlüydü.
Coney Adası’nda ilk kullanıma açılan eğlence parklarında genellikle güvenli olmayan makineler kullanılmıştı. Örneğin, 1911 yılında iki kadın, kullandıkları hız treni “Giant Racer” yirmi dört metre yükseklikte raydan çıkınca hayatlarını kaybettiler.
Buna rağmen park çok büyük bir popülerliğe sahipti. 1904 yılında tahmini 32 milyon müşteri çekmişti. Parkın eski dönemlerinden kalma kimi araçlar halen kullanımdadır. Bunların arasında 1927 yılında yapılmış tahta bir hız treni olan “Cyclone” da bulunmaktadır.
Sinema ve televizyondan önceki dönemde, eğlence parkları kitle eğlence biçimlerinin ilklerindendir. 1910 ve 1920’lerde pek çok büyük Amerikan şehrinde eğlence parkları kurulmuştur. Öte yandan bunların hiçbiri Coney Adası’nın başarısını yakalayamamıştır. Büyük bir karmaşanın hüküm sürdüğü Coney Adası, “Luna Park” ve “Steeplechase Park” gibi çok sayıda farklı özel eğlence alanından oluşmaktaydı.
Zamanla eğlence parkı, fuhuş, uyuşturucu ticareti ve sınırları içinde ailelere uygun olmayan diğer faaliyetler nedeniyle kötü bir ün kazanmaya başladı. Büyük Kriz döneminde parkta ciddi bir sarsıntı yaşandı. “Luna Park” 1946 yılında kapandı. Coney Adası’ndaki aletlerin büyük bölümü 1980’lerde söküldü.
Yine de “Cyclone” yazları çalışmaya devam etmektedir. Ayrıca her yıl düzenlenen “Sosisli Sandviç Yeme Festivali” de parkın eski parlak günlerinin bir işaretidir. Festival uluslararası bir etkinlik halini almıştır.
1- 2007 yılında Amerikalı Joey Chestnut (1983–), on iki dakikada altmış altı sosisli sandviç yiyerek yarışmayı kazanmıştır. Böylece altı kez şampiyon olan Japon Takeru Kobayashi’ye (1978–) ait rekoru kırmayı başarabilmiştir.
2- Coney Adası’nın adı, New York’a 17. yüzyılda yerleşen Hollandalı yerleşimcilerden gelmektedir. Bu yerleşimciler adaya kendi dillerinde “Konijn Eiland” (Tavşan Adası) ismini vermişlerdir.
3- Bölge New York’ta ikinci ligde oynayan “Brooklyn Cyclones” basketbol takımına ev sahipliği yapmaktadır.
Albert Einstein
20. yüzyılda kişiliğiyle dâhi kavramını temsil eden birisi varsa o, Albert Einstein’dır (1879–1955). Almanya doğumlu fizikçinin modern bilim ve teknoloji üzerindeki etkisi çok büyüktür. Onun fikirleri fizikçilerin evrene bakışını değiştirmiştir. Yüzyılın pek çok önemli teknolojik ilerlemesinin temellerini onun düşünceleri atmıştır.
Einstein’ın yükselişi 1905 yılında başladı. İsveç Patent Ofisi’nde teknik asistan olarak çalışıyordu. Annalen Der Physik isimli bilim dergisine boş zamanlarında yazdığı dört makaleyi göndermişti. Kısa zamanda yayınlanacak olan bu makalelerin her biri dünyayı değiştirecekti.
Einstein makalelerden birinde, kuantum ışınlanma teorisini geliştiriyordu. Işığın hem dalga hem de parçacık halinde yayıldığını ileri sürdü. İkinci makalesinde geçmişte açıklanamayan, moleküllerin sıçraması meselesini de kapsayan Brown hareketine bir açıklama getiriyordu. En fazla üne sahip makalesinde ise kendi özel görelilik kuramını geliştiriyor ve ünlü E=mc² denklemini ortaya atıyordu.
Makalelerin yayınlanmasından sonra İsveç Üniversitesi’nde profesör oldu. 1916 yılında ise en büyük başarısına ulaştı. Yerçekiminin doğasını yeniden tanımlayan, zamanın ve uzayın göreceli olduğunu söyleyen genel görelilik kuramını geliştirdi. 1921 yılında kendisine Nobel Fizik Ödülü verildi.
Einstein’ın teorileri geçmişte olduğu gibi bugün de insanları şaşırtmaya