Gösterişsiz karakteri nedeniyle Attlee kariyeri boyunca küçümsenmiştir. I. Dünya Savaşı sırasında orduda görev yapmış ve 1922 yılında parlamentoya girmiştir. 1935 yılında parlamentodaki İşçi Partisi’nin lideri olmuştur.
II. Dünya Savaşı sırasında Churchill’in savaş koalisyonunda çeşitli görevlerde bulunmuştur. Başbakan yardımcılığı ve dominyonlardan sorumlu devlet sekreterliği yapmıştır. Bu da, Churchill savaşla ilgilenirken onun iç meselelere odaklanmasına izin vermiştir.
Savaştan sonra İşçi Partisi’nin güçlenmesi Attlee’nin Churchill yerine geçmesini sağlamıştır. Refah devletini geliştirmesine ek olarak Attlee imparatorluğun büyük parçalarının ayrılması sürecini yönetmiştir: Hindistan, bugün Myanmar adıyla bilinen Burma, bugün Sri Lanka adıyla bilinen Seylan, onun döneminde bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır.
1951 yılında Muhafazakar Parti’nin İşçi Partisi’ni yenilgiye uğratması üzerine Churchill başbakan olmuştur. Attlee, 1955 yılında emekli olana kadar dört yıl boyunca muhalefet liderliği yapmıştır.
Seksen dört yaşında ölmüştür.
1- Hindistan’ın bağımsızlığına karşı olan Churchill’den farklı olarak Attlee, Hindistan’ın İngiltere’den ayrılışını öneren tasarıyı Avam Kamarası’na bizzat getirmiştir.
2- 1955 yılında parlamentodan çekilmesinden sonra kendisine bir kontluk verilmiş ve Garter Şövalyesi ilan edilmiştir. Bu İngiliz aristokrasisindeki en yüksek mevkidir.
3- Attlee amatör bir şair ve kriket meraklısıdır.
E. E. Cummings
İngiliz şair E. E. Cummings, günümüzde daha ziyade büyük harflerden hiç hoşlanmaması ile anımsansa da İngiliz dili ve şiirine noktalama ve büyük harflerle ilgili garipliklerinin ötesinde katkılarda bulunmuştur. Yaklaşık kırk yıla uzanan kariyeri süresince Cummings, pozitif, coşkulu ve deneysel olmasına rağmen gündelik okuyucuya da hitap eden bir düzineden fazla kitap yayınlamıştır.
Boston’un yerlisi olan Cummings’in, birkaç şiirinin kampüs yayınlarında basıldığı Harvard’dan iki dalda derecesi vardı. Mezun olduktan kısa bir süre sonra gönüllü olarak ambülans şoförlüğü yapmak üzere orduya katıldı ve Fransa’ya gönderildi. Savaştan sonra yeniden Fransa’ya giden Cummings, Paris’teki on yılın en iyi kısmını yazarak ve sanat çalışmaları yaparak geçirdi. Bu erken dönemlerde, dil üzerine avangard deneyleri olan Gertrude Stein’i (1874–1946) inceledi. Bu dil deneyleri Cummings’in eserlerinin de ayırt edici özelliği olacaktı.
Cummings ilk olarak I. Dünya Savaşı’nın ortamında genellikle görmezden gelinen The Enormous Room (Büyük Koğuş) (1922) isimli romanıyla adından söz ettirmeyi başardı. Bunu tipografi, diksiyon, kelime düzeni alanında deneylere giriştiği çeşitli şiir derlemeleri takip etti. Bu şiirler İngilizcenin noktalama ve sentaks sınırlarını zorluyorlardı. Her ne kadar basit bir dil kullansa da Cummings, sözcükleri aralarındaki ilginç ve tahmin edilemeyen ilişkileri ortaya koyacak şekilde sıralamayı tercih ediyordu. Örneğin, “şirin bir kasabada yaşayan herhangi biri” dizesiyle başlayan şiiri onun bu tarzını çok iyi örneklemektedir:
şirin bir kasabada yaşayan herhangi biri
(sallanıp duran çanlar aşağı yukarı)
ilkbahar yaz sonbahar kış
olmazlarına dövünür, olmuşuna oynar…
Cummings, “pity this busy monster, manunkind” ve “my father moved through dooms of love” gibi ünlü çalışmalarında benzer bir tarz kullanmış ve kariyeri boyunca bu yazım stilini pek az değiştirmiştir.
1- Cummings’in ismindeki tüm harfleri resmen küçük harf olarak düzenlettiği gibi bir yanlış anlama bulunmaktadır. E. E. Cummings adını genellikle büyük harfleri kullanarak yazmış ve ismiyle ilgili herhangi bir yasal değişiklik yapmamıştır.
2- New England’lı öncülü Emily Dickinson (1830–1886) gibi o da şiirlerine nadiren başlık atmıştır. Bu nedenle uzmanlar ve antoloji yazarları genellikle şiirlerini ilk dizeleri ile sınıflandırmaktadır.
3- Harvard’daki yıllarında Cummings, “Manhattan Transfer” (1925) ve “U.S.A. Trilogy” (1930–1936) kitaplarının yazarı, romancı John Dos Passos (1896–1970) ile yakın arkadaştı.
Cole Porter
Cole Porter (1891–1964), gösterişli East Coast Koleji’nde Yale için hazırlanırken, okul müdürü ona müzikal kariyerinin yönünü belirleyen son derece kıymetli bir ders vermişti. Müdür öğrencisini şöyle uyarmıştı: “Müzik ve kelimeler birbirleriyle sanki tek bir bütünmüşler gibi ayrılmazcasına bütünleşmelidirler.”
Müzikal yolculuklarına Brooklyn gecekondularından başlayıp Broadway’in parlak ışıklarına doğru ilerleyen Gershwin kardeşlerden farklı olarak Porter zengin bir aileden geliyor ve paraya ihtiyaç duymuyordu. Gizli bir eşcinsel olan Porter zengin bir dulla evlendi. Paris’te zengin bir hayat yaşadıktan sonra Broadway’e geldi ve bir daha da buradan ayrılmadı.
Ustaca sözleri ve popüler kültüre yaptığı kurnaz göndermelerle tanınan Porter, bestelerinde halk kültürü ve yüksek kültürü birleştirmiştir. En ünlü şarkılarından biri de “You’re the Top”tır (1934):
Sen Straus’un bir senfonisinden kopup gelen bir melodi
Sen bir Bendel bonesi
Bir Shakespeare sonesi
Ve sen Mickey Mouse’sun
Özel hayatında Porter, gece yaşamına ve zevkine düşkün bir insandı. Her zaman aşk ve şehvet peşinde koşardı. 1934 tarihli Anything Goes müzikalinde Porter yaşadıklarından kaynaklanan pişmanlığını mizahi bir dille şöyle ifade ediyordu:
Kimi kokainden yer tekmeyi
Şüphem yok ki ben
çekseydim bir nefes kokainden
Bela olacaktı benim de başıma
Porter kariyeri boyunca sekiz yüzden fazla eser verdi. Bunların arasında Amerikan klasikleri haline gelen “Night and Day” (1932), “I’ve Got You Under My Skin” (1936), Anything Goes (1934) ve Kiss Me Kate (1948) filmleri için yazdıkları da vardı.
1- 1937 yılında attan düşünce her iki ayağı da ezilmişti. Hayatı boyunca bu nedenle acı çekti. 1958 yılında sağ ayağı bu nedenle kesilecekti.
2- Yale’deyken Porter, “Whiffenpoofs” isimli bir müzik grubundaydı. Klasikleşmiş Yale futbol takımı şarkıları olan “Yale Bulldog” ve “Bingo Eli Yale” de onun kaleminden çıkmıştır.
3- Porter’ın ilk adı, annesinin kızlık adı olan Kate Cole’dan gelmektedir.
Bette Davis
Bette Davis’in (1908–1989)