SABAHATTİN ALİ
5 Şubat 1907’de bugün Bulgaristan sınırları içindeki Gümülcine kazası Eğridere köyünde doğdu. Babası, bir piyade yüzbaşısıydı bu yüzden görev yeri sık sık değişiyordu. Çocukluk yılları İstanbul, Çanakkale, Edremit gibi çeşitli şehirlerde geçti. İlköğrenimini Üsküdar, Çanakkale ve Edremit’te tamamladı. Balıkesir Muallim Mektebini bitirdi, aynı yıl Yozgat Cumhuriyet İlkokuluna öğretmen olarak atandı.
Milli Eğitim Bakanlığının açtığı sınavı kazanarak Almanya’ya eğitime gitti. Postdam ve Berlin’de öğrenim gördü. Geri dönüşünün ardından Aydın’da bir ortaokula Almanca öğretmeni olarak atandı. Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Neşriyat Müdürlüğünde çalıştı. Ankara’da; Almanca öğretmenliği, Ankara Devlet Konservatuarında çevirmenlik, öğretmenlik, dramaturgluk yaptı. 1945’te bakanlık emrine alındı. 1948 yılında Kırklareli’den Bulgaristan’a geçerken rehberi tarafından öldürüldü.
Şiirleri
Dağlar ve Rüzgâr, Kurbağanın Serenadı ve öteki şiirlerle birlikte
Bestelenen Şiirleri
Hapishane Şarkısı, Leylim Ley, Hapishane Şarkısı I, Hapishane Şarkısı, Çocuklar Gibi, Kız Kaçıran, Kara Yazı, Melankoli, Eskisi Gibi, Dağlar
Kitaplarda toplanan öyküleri
Değirmen (1935), Kağnı (1936), Ses (1937)
Kağnı – Ses (1943 – İki Kitap Birlikte)
Yeni Dünya (1943), Sırça Köşk (1947)
Romanları
Kuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940)
Kürk Mantolu Madonna (1943)
Çevirileri
Tarihte Garip Vakalar, Max Memmerich (1941)
Antigone, Sofokles (1942)
Minna Von Barnhelm, Lessing (1943)
Üç Romantik Hikâye, H. Von Kleist – A.V. Chamisso – E.T.A.
Hofmann (1944), Fontamara, Ignazio Silone (1944)
Gyges ve Yüzüğü, Fr. Hebbel (1944)
Yüzbaşının Kızı, A.S. Puşkin (1944) (Erol Güney ile birlikte)
DAĞLAR VE RÜZGÂR
DAĞLAR
Başım dağ, saçlarım kardır
Deli rüzgârlarım vardır,
Ovalar bana çok dardır,
Benim meskenim dağlardır.
Şehirler bana tuzak,
İnsan sohbetleri yasak
Uzak olun benden uzak
Benim meskenim dağlardır.
Kalbime benzer taşları,
Heybetli öter kuşları,
Göğe yakındır başları,
Benim meskenim dağlardır.
Yarimi ellere verin,
Sevdamı yellere verin,
Yelleri bana gönderin
Benim meskenim dağlardır.
Bir gün kadrim bilinirse
İsmim ağza alınırsa,
Yerim soran bulunursa:
Benim meskenim dağlardır.
SERVİ
Bir servi dedi ki bana:
“Rahat benim altımdadır.
Başını vurma dört yana,
Rahat benim altımdadır.
Çok koşup çok yorulmuşsun,
Yollarda yalnız kalmışsın,
Güvenip bana gelmişsin,
Rahat benim altımdadır.
Sana kökümde yer versem,
Gölgemi üstüne gersem…
Hey rahat isteyen sersem!
Rahat benim altımdadır.
Serin serin uzanırsın,
Çiçeklere bezenirsin,
Yat burada, kazanırsın,
Rahat benim altımdadır.
Yarin de gezer dolaşır,
Bir gün buraya uzanır;
Hasretler burada buluşur,
Rahat benim altımdadır.”
İSTEK
Yanıyor beynimin kanı,
Bilmem nerelere gitsem?
İçime sığmayan canı
Hangi rüzgâra eş etsem?
Akşam sular karardı mı
Bir dağa versem ardımı,
İçimi yakan derdimi
Sağır göklere anlatsam…
İçiliversem dem gibi,
Kırılıversem cam gibi,
Şamdanda yanan mum gibi,
Sabahı görmeden bitsem…
Bir yüce ormana dalıp
Ya bir dağ başına gelip,
Beni yaradanı bulup
Malını başına atsam…
Görünmez kollar boynumda,
Yarin hayali koynumda,
Sıcak bir kurşun beynimde,
Bir ağaç dibinde yatsam…
MELANKOLİ
Beni en güzel günümde
Sebepsiz bir keder alır.
Bütün ömrümün beynimde
Acı bir tortusu kalır.
Anlıyamam kederimi,
Bir ateş yakar derimi,
İçim dar bulur yerimi,
Gönlüm dağlarda bunalır.
Ne kış, ne yazı isterim,
Ne bir dost yüzü isterim,
Hafif bir sızı isterim,
Ağrılar, sancılar gelir.
Yanıma düşer kollarım,
Görünmez olur yollarım,
En sevgili emellerim
Önüme ölü serilir…
Ne bir dost, ne bir sevgili,
Dünyadan uzak bir deli…
Beni sarar melankoli:
Kafamın içersi ölür.
GÜNÜMÜZ
Aklı kafamızdan sürsek,
İlmin içine tükürsek,
Dünyaya çevirip dirsek
Günümüzü hoş geçirsek…
Gökten ve yerden uzakta,
Neş’e, kederden uzakta,
Düşüncelerden