İTHAF
“Yuva” 1 nınminiminiyavrusuna…
Yuvaşefkatyuvasıdır,
Ninelerdironuyapan;
Fakatyavrum,seninyuvan
Birmarifetyuvasıdır;
Bunuancakirfanyapar,
Bununayrıdeğerivar.
Sevyuvanı;oradasen
Kardeşlerinlekoşarak,
Ötüşerek,oynaşarak,
Öğrenirsin–öğrenmeden
Nedirzahmet,nedirkeder,–
Faidelibirçokşeyler.
Haydiyuvana,yavrucak;
Omarifetyuvasıdır,
Vefaziletyuvasıdır.
Ordafikrinuyanacak;
Ordakanataçacaksın,
Yükseklereuçacaksın!
ŞERMİN’İN ALFABESİ
– Alfabeni oku, cicim.
– A, b, c, ç, d, e, f;
G, h, ı, i, j… yok, k, l;
M, n, o, ö, p, r, s, ş;
T, u, ü, v, y, z…
Bir de yumuşak ge (ğ) var.
– Hangi harfler kalındır?
– A, ı, o, u.
– Peki. Hangileri ince?
– E, i, ö, ü.
– Hangileri bulunmuyor
Kelimelerin sonunda?
– Hocamız dört harf var, diyor:
B, c, d, g… Nine,
Ben yoruldum artık!
– Peki, yalnız söyle; cümle nedir?
– Cümle… Cümle… evet, o bir
Kelime dizisidir ki
Bir fikri tamam anlatır.
Sonuna da nokta konur.
– Süreksiz sert hangileri?
– Bilmiyorum!
– Yok, bilirsin.
– Ç, k, p, t; değil mi?
– Artık, nine, bana izin.
– Peki, yavrum, haydi oyna;
Koca bir aferin sana!
HEDİYE
Bugün benim bayram günüm,
Fakat ablama küskünüm;
Gelip demeliydi: Şermin;
Bir yaş daha aldın, sevin;
Bakınız ben değil ablam,
Yabancı olsa duramam
Kardeşçe, dostça, insanca
Hatırını sormayınca.
Lakin şu cici şey de ne?
Oo, oo! “Sevgili Şermin’e!”
Bir hediye… Ne de güzel!..
Mutlak Şehper’dendir. Oh, gel.
Cici şey, gel kucağıma;
Sürün biraz dudağıma!
Ablam da böyle bir kutu
Veriverse ne olurdu?
Benim melek Şehper’ciğim!..
Fakat acele etmeyim,
Hakikaten bu ondan mı?
Boşuna yerdim ablamı;
İçim ne kadar aldanmış,
Güzel kutu ablamdanmış,
Zaten Şermin’in bayramı
Şehper’in umurunda mı?
Beni ablam sever ancak,
Böyle başka kim anacak?
Melek ablacığım benim;
Sen benimsin, ben seninim!
UMACI
Şermin umacıdan korkar,
Zannedenler yanılırlar.
Hayır, Şermin’de doğrusu
Yoktur umacı korkusu.
Eskiden o da korkarmış,
Onu da korkuturlarmış:
“Umacı geliyor!” diye;
Çocuk, aldanır her şeye.
Lakin artık yüreğini
Oynatmıyor ne ecinni,
Ne cadı, ne dev, ne şeytan;
Çünkü… Çünkü hepsi yalan!
Ona her şeyi öğreten
Ağabeyi, bilmem nerden,
Bir gün bir kutu getirir,
Kutuyu Şermin’e verir.
”Oynat şu mandalı biraz!”
Mandalı oynar oynamaz
Kutu çocuğun elinden
Fırlar; korktuğunu gören
Ağabeyi der ki: “Şermin,
Seni titreten şu hain,
Şu korkunç şey ki kutudan
Çıkıverdi, bir kuzudan
Koparılmış bir avuç yün,
Biraz kâğıt, biraz da dün
Sana verdiğim tel yok mu,
İşte ondan ibaret.... Bu,
Seni titretti; çünkü sen,
Yazık, böyle boş şeylerden
Titreyecek kadar boşsun.
Tekmil cadın, koncolozun2!
İşte böyle hoştur.” Şermin,
O gün korkmamaya yemin
Etti; artık yalan, dolan
Çarşamba karılarından,
Cadılardan titremiyor,
“Hep kutuda onlar!” diyor.
Aklı başında insanlar
Yalnız fenalıktan korkar!..
MUHALLEBİM VE MEKTEBİM
Ninem sordu: “Şermin, kimi
Çok seversin?” “O, ninemi!”
“Başka?” “Babamı şüphesiz”
“Daha?” “İzin verirseniz
Sayayım: Muhallebimi,
Sütlacımı, şekerimi,
Hep şekerlemelerimi;
Biraz da gevrek severim…
Fakat en çok mektebimi,
Mektebimi pek severim.
Âli bina!..
Neler öğretir o bana!
Tam bir hafta oluyor ki
Biliyorum: Dünya iki
Ayrı ve büyük parçadır.
Avrupa, Asya, Afrika;
Bunlar