Aşağılananlar
Zeyneb Biişeva (1908-1996)
ZEYNEB BİİŞEVA’NIN HAYATI ve EDEBÎ KİŞİLİĞİ
(1908-1996)
Ağlayarak doğduysam da yır söyleyerek büyüdüm, Yır söyleyerek yaşıyorum bugün bile. Saçlarımı kırağı tutsa da, Gönlümü kırağı tutmaz.
Yazar ve aynı zamanda gazeteci kimliği de bulunan Zeyneb Biişeva, 2 Aralık 1908 yılında, Başkurdistan’ın Kügersin bölgesindeki Töyömbet köyünde doğmuştur. Yoksul bir ailede doğan Biişeva ailenin altıncı çocuğudur.1 Z. Biişeva, ancak 12 yaşında okula başlayabilmiştir. Çünkü üç yaşında annesini, on bir yaşında babasını kaybeden ve yetim kalan bu yoksul köylü çocuğu için zamanında okula gitme imkânı doğmamıştır.
1921 yılında Orenburg Lisesini bitirmiştir. 1924 yılında henüz dördüncü sınıf bilgisine sahip olan küçük Zeyneb, iki aylık bir kurstan sonra Orenburg şehrindeki Kervansaray’a, Başkurt çocukları için açılmış ilk özel okul olan İNO’ya (Milli Pedagoji Enstitüsü) gönderilir. Z. Biişeva İNO’yu tamamladıktan sonra 1929-1930 yılları arasında, Temäs’te çocuklara dersler verir ve 1931 yılında, Ufa’da aynı yıl çıkan, Başkurt ve Tatar dillerinde yayınlar yapan “Pioner” dergisine baş editör olur. Daha sonra ailevi sebeplerden dolayı Ufa’dan ayrılıp MTS (Makine Traktör İstasyonu) ve bölge gazetelerinde çalışır. 1938’de yeniden Ufa’ya döner ve 1951 yılına kadar radyo komitesinde editör, Başkurt Kitap Neşriyatı’nın çocuk edebiyatı bölümünde müdür olarak çalışır.2
Zeyneb Biişeva, Başkurt kadınları arasında ilk şiir kitabını çıkaran, ilk drama eserini yazan, geniş ölçekli ve derin muhtevalı romanlarıyla ilk kez Başkurt edebiyatına üçleme türünü kazandıran büyük bir sanatkârdır.3 Başkurt edibesinin romanları Rusça’ya çevrilerek Moskova’da defalarca basılmış, büyük tirajlar elde ederek tüm ülkeye yayılmıştır.4
Nesir ustası, şair, tiyatro yazarı, sosyo-politik yazar ve tercüman olan Zeyneb Biişeva’nın eserlerini hem çocuklar ve gençler hem de yetişkinler okumuş, edibenin kitapları onların ömürlük yol arkadaşları olmuştur.5
Zeyneb Biişeva edebî çalışmalarıyla “Salavat Yulayev” adlı ödülün sahibi olmuş ve ona “Başkurdistan Halk Yazarı” onur unvanı verilmiştir.6 Sovyet döneminde üne kavuşan Başkurt edibesi üç kez “Poçem Bildehe” nişanına layık görülmüştür.7
Kalp rahatsızlığından dolayı 24 Ağustos 1996 tarihinde, Ufa’da, vefat eden yazarın mezarı da burada bulunmaktadır.8
1998 yılında, doğduğu köy olan Töyömbet’te onun anısına bir müze kurulmuştur. Burası edibenin hayatı ve eserleri ile ilgili materyallerle bezenmiş; şahsi eşyaları, videoları ve ses kasetleri müzeye koyulmuştur.9
1929 yılında, teknik liseyi bitirdikten sonra Z. Biişeva, Äbyälil şehrindeki Bilal köyünde işe başlar. Bilal ve Temäs köylerinde öğretmen olarak çalıştıktan sonra 1931 yılında, enstitüde okumak için Ufa’ya gider. Aynı yıl Başkurdistan Kitabevi’nde işe başlar. Önce “Piyoner” dergisinde, daha sonra da kitabevinde editörlük yapar.
Z. Biişeva’nın eserlerini kaleme almaya başladığı dönem, Orenburg Pedagoji Enstitüsünde okuduğu yıllara temas eder.10 Biişeva’nın yazarlık serüveninde çocukluğundan itibaren hayatın acı ve zor yönlerini tadarak büyümesinin etkisi de olmuştur.
Z. Biişeva öykü, efsane, piyes, şiir, masal, ulusal makale ve deneme gibi birçok türde yazılar yazmıştır.11 Halk şairi R. Bikbay, yazar hakkındaki düşüncelerini şu şekilde ifade eder: “Zeyneb Biişeva, Başkurt kadınları arasında şiir kitapları ve drama eserleri yazan ilk kişidir ve kapsamlı, derin konulu romanlardan oluşan Başkurt üçleme eserlerini icra etmiş büyük bir yazardır.”12
Z. Biişeva, yayımladığı ilk öyküsüyle yazarlık yoluna adım atmıştır. Bunun ardından da ahenkli ve epik mizaca sahip bir yazar olarak tanınmıştır. Bununla birlikte, Z. Biişeva’nın icra ettiği eserleri belli bir edebî türün kalıplarına sığdırmak mümkün değildir. Aslında yazar, ilk başta çocuk edebiyatına kazandırdığı eseriyle tanınmış, onlar için duygusal hikâyeler, masallar, şiirler ve öğretici öyküler yazmıştır. Daha sonra “Duš Bulayıq”, “Könhılıv”, “Gölyamal”, “Säyer Keşe”, “Uyžar, uyžar…” (1961) gibi keskin polemik dilli uzun öykülerini kaleme almıştır. Z. Biişeva’nın “Möhäbbät häm Näfrät”, Näžer”, “Tılsımlı Quray” (1957) gibi drama eserleri üslup ve biçim yönünden Başkurt edebiyatının en nitelikli eserlerindendir. Çünkü bu eserlerin temelini folklor şiirleri oluşturmuş ve folklor metotlarından büyük ölçüde faydalanılarak yazılmıştır.13
Yazar, her ne kadar tarafsız olsa da çeşitli türlerde eserler verse de bu eserlerden biri, belli dönemde daha ön plana çıkmış ve yazarın nadide eserleri hâline gelmiştir. Z. Biişeva’nın bu denli önemli eseri “Yaktığa” adlı üçlemesidir. Üçlemenin birinci romanı “Kämhetelgändär” 1958 yılında basılmıştır. “Olo Eyek Buyında” (1966) ve “Yemeş” (1969) üçlemenin diğer iki eserleridir. Bu üçleme romanlar, tüm Sovyet okuyucusunun saygısını ve sevgisini kazanmıştır. Geniş bir epik planda, Başkurt halkının sosyalist devrime gidişini tasvir eden bu üçleme eser, çağdaş Başkurt edebiyatının klasikleri hâline gelmiştir. Ardından “Uyanıw” romanı çıkmış ve Rusça’ya tercüme edilerek Moskova’da basılmıştır.14
Yazarın, üçleme türünde kaleme aldığı “Kämhetelgändär”, “Olo Eyek Buyında” ve “Yemeş” romanları günümüze kadar Moskova kitabevlerinde basılarak binlerce tiraj yapmış, çok uluslu Sovyet devrinin ortak bir manevî birikimi hâline gelmiştir.15 Z. Biişeva, üçleme türündeki eserlerinde yeni bir üslup oluşturarak önemli konu ve kompozisyon sorunlarını gidermeye çalışmıştır. Üçleme eserleri sadece biçim yönünden değil aynı zamanda geleneksel teması, tarih ve devrim konularına yaklaşımı yönüyle de önemlidir.16
Biişeva, 1927 yılında “Görläwektär Arahında” isimli ilk eserini kaleme almıştır. Bu eser, 1930 yılında “Oktyabr” dergisinde basılmıştır. Yazarın ikinci eseri olan “Ös Kis” isimli eser 1941 yılında “Oktyabr” dergisinde çıkmıştır. 1941 yılındaki “Dalala Tañ” isimli öyküsü ve “Partizan Malay” isimli uzun öyküsü, yazarın kaleme aldığı eserlerin ileri dönemlerdeki gelişimini görmek açısından oldukça önemlidir.17 Z. Biişeva, Büyük Vatan Savaşından sonraki dönemde çocuklar için yazdığı “Yaržamsı” (1946), “Başak” (1947) ve “Qoyaş Nimä Tine?” (1947) öykülerinde çocukların çeşitli yönlerini tasavvur etmiştir. “Duš Bulayıq” (1952-1954) uzun öyküsünde çocukların yaşamını ve arkadaşlık ilişkilerini, “Yulda” (1946) öyküsünde ve “Könhılıw” uzun öyküsünde işçi sınıfının savaş ve savaş sonrası dönemde verdikleri cesur mücadeleyi anlatmıştır. 1947 yılında hazırladığı “Yänle Xäreftär” adındaki şiir ve resimli alfabe, çocuklara okuma yazma öğretmesi ve güzel anlatımıyla dikkat çekmektedir. Yazarın, 1960 yılında kaleme aldığı “Säyer Keşe” adlı uzun öyküsü, “Hönärse menän Öyränsek” ile “Möhäbbät häm Näfrät” hikâyeleri, bu dönem hakkında verdiği bilgiler yönünden önemli eserlerdendir.