Mark Twain, Amerikan edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilir. William Faulkner, Twain’den ilk gerçek Amerikan yazarıdır, hepimiz onun varisleriyiz; Ernest Hemingway ise Amerikan edebiyatı onun Huckleberry Finn’i yazmasıyla başladı; ondan önce bir şey yoktu, sonrasında da daha iyisi gelmedi diye söz eder.
Mark Twain’in ününde ince mizahı ve güçlü anlatımı kadar sosyal eleştirilerinin de payı büyüktür. Döneminin en ünlü şairlerinden ve önde gelen aktivistlerinden Langston Hughes, Twain için zenci karakterlerini “insan” olarak sunma noktasında Twain, dönemin tüm Güneyli yazarlarının fersah fersah önünde geliyor, demiştir.
Irkçılık ve kölelik kavramlarının Ahmak Wilson’ın Trajedisi’nde de öne çıktığı dikkat çekmektedir. Türün tüm özelliklerini içinde barındırsa da bu romanın yalnızca bir gizem romanı olarak düşünülmemesi gerektiği eleştirmenler tarafından sıklıkla vurgulanmıştır. Bu kitap, dönemin güçlü tasviri, Twain’in klasikleşen ince mizahı ve sözünü sakınmadan getirdiği eleştirilerle tipik bir Mark Twain romanıdır.
Roman, Mississippi’de bir kasabada geçer. Twain, diğer kitaplarında olduğu gibi burada da doğduğu, büyüdüğü yerlerde yaşanan bir hikâye anlatmayı seçmiştir.
Langston Hughes, kitap için yazdığı önsözde “Okurlar cinayeti kimin işlediğini en başından beri bilirler ve yazar, olayın nasıl çözüleceğine dair pek çok ipucu vermektedir,” dedikten sonra bu romanın barındırdığı önemli bir yenilikten söz eder: Suçlu tespitinde parmak izi kullanımı. Hughes’ün aktardığına göre, o tarihlerde suçluların tespit edilmesinde kullanılan resmi yöntemler arasında parmak izi toplama uygulaması yer almamaktadır.
Bu kitap üzerinde çalışırken Britanyalı bilim insanı Francis Galton tarafından kaleme alınan Finger Prints (Parmak İzleri) adlı kitabı okuyan Twain, parmak izlerinin her insanda farklı olması detayını romanda kilit bir noktaya yerleştirir. Büyük yazarların bu yöndeki vurgularının yanında bu tür detaylar da Mark Twain’in çok önemli ve öncü bir yazar olduğunu ortaya koyar.
Biyografi
Samuel Langhorne Clemens, 30 Kasım 1835’te, Florida’da küçük bir kasabada, John Marshall ve Jane Lampton Clemens’ın 6. çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Samuel, yıllar sonra “Mark Twain” adını kullanmaya başlayacak ve Amerikan edebiyatının sembol isimlerinden biri olacaktır.
1839’da Clemens ailesi, yaşadıkları yerin daha doğusunda yer alan Hannibal’a taşınmıştır. Mississippi kıyılarında, günden güne büyüyen bu liman şehri, St. Louis ve New Orleans’tan gelen buharlı gemilerin uğrak yeridir. Yazar, yıllar sonra yazdığı Tom Sawyer’ın Maceraları ve Huckleberry Finn’in Maceraları adlı kitaplarında mekân olarak da burayı seçmiştir.
Samuel, hayatının ilk yıllarını sağlığının zayıflığı sebebiyle evde geçirmiş ve ailesi dışındakilerden uzak kalmıştır. 9 yaşına geldiğinde hastalıklardan kurtulmasıyla birlikte okula gitmeye ve çevresindeki çocuklarla vakit geçirmeye başlamıştır. 12 yaşındayken babasını kaybetmiş, bu olayın ardından okulu bırakıp bir matbaada çırak olarak çalışmaya başlamıştır. 2 yıl sonra, bir gazetenin yardımcı editörü olmuş ve burada ilk yazılarını kaleme almıştır.
17 yaşındayken St. Louis’e taşınmış ve burada bir nehir pilotunun yardımcısı olmuştur. 1858’te pilotluk lisansını alan Samuel Clemens’ın takma ad olarak “Mark Twain”i seçmesi de bu dönemlere dayanmaktadır. “Mark Twain”, nehir gemicilerinin jargonunda derinliğin 2 yarda olduğunu ifade etmek için kullanılır; diğer bir deyişle “teknenin yüzebilmesi için suyun yeterli derinliğe sahip olduğu” anlamına gelir; bu da “suda yol almak güvenli” demektir.
1861’de patlak veren Amerikan İç Savaşı nehir ticaretini sekteye uğratınca muhabirliğe başlamış ve Amerika’daki pek çok gazete için röportajlar yapmıştır. 1870’te Olivia Langdon’la evlenmiş, bu evlilikten 4 çocuğu olmuş, bu çocukların biri doğumda, ikisi henüz 20’li yaşlarında vefat etmiştir.
Mark Twain, ilk öyküsü The Celebrated Jumping Frog of Calaveras County’nin (Calaveras Şehrinin Ünlü Zıplayan Kurbağası) 1865 yılında New York Saturday Press’te yayımlanmasıyla adını duyurmaya başlamış, ilk kitabı The Innocents Abroad ise 1869’da yayımlanmıştır. En çok bilinen yapıtlarından Tom Sawyer’ın Maceraları 1876’da, Huckleberry Finn’in Maceraları ise 1885’te yayımlanmıştır. Twain yaşamı boyunca 28 kitap ve sayısız öyküye imza atmıştır.
Twain, iyi bir yazar olmasının yanında iyi bir konuşmacı olarak da bilinir. Yaşamı boyunca, pek çok ünlü kulüpte mizah içerikli konuşmalar gerçekleştirmiştir. Kalabalık topluluklar karşısında yaptığı esprili konuşmalar, günümüzde stand-up olarak bilinen gösteri türüne çok benzer.
Zekâ dolu yergileriyle eleştirmenlerin ve okurların dikkatini çeken Twain, hayattayken de geniş çevrelerce tanınan ve saygı gören bir yazar olmuştur. Yazmaya esprili ve kolay okunan metinlerle başlayan yazar, ilerleyen zamanlarda yazdıklarında insanın açgözlülüğü, ikiyüzlülüğü ve vahşi edimlerine sıkça yer vermiştir.
Twain’in hayatında dikkat çeken noktalardan bir diğeri de bilime olan merakıdır. Dünya tarihinin en önemli bilim insanlarından Nikola Tesla’nın çok yakın bir dostu olması nedeniyle onun laboratuvarında çok fazla zaman geçiren Twain, 3 ayrı icadın patentini almıştır ve bu icatlardan bir tanesi olan kendinden yapışkanlı koleksiyon defteri 25.000’in üzerinde bir satış rakamına ulaşmıştır.
Yazar, yaşamının son yıllarını koyu bir emperyalizm karşıtı olarak geçirmiştir. Amerikan Antiemperyalistler Birliği’nin başkan yardımcısı olduğu dönemde, organizasyon için pek çok el ilanı metni hazırlamış; yine bu dönemde kaleme aldığı antiemperyalist metinler, ölümünden yıllar sonra, 1992’de kitap haline getirilmiştir.
Kadın haklarına yönelik çalışmaların da önemli bir destekçisi olan Twain’in kadınların oy kullanması konusunda yaptığı bir konuşma, tarihte bu konuda yapılmış en ünlü konuşmalardan biridir.
Twain, 1907’de Oxford Üniversitesi tarafından fahri doktoraya layık bulunmuş; 21 Nisan 1910’da ise vefat etmiştir. Çocukluğunu geçirdiği ev ölümünün ardından müze haline getirilmiştir.
Twain’in dünyaya gelişi, Halley kuyrukluyıldızının görünmesinin hemen ardından gerçekleşmiştir. Yazar, kuyrukluyıldızın bir sonraki ziyaretinden 1 yıl önce, “1835’te Halley’le birlikte geldim. Önümüzdeki yıl (1910) yine gelecek ve ben de onunla birlikte gitmeyi bekliyorum. Eğer onunla birlikte gitmezsem bu, hayatımın en büyük hayal kırıklığı olur. Yüce Tanrı’nın şöyle dediğinden eminim: ‘Bu iki anlaşılmaz ucube birlikte geldiler ve birlikte gitmeliler,’” demiş; gerçekten de beklediği gibi kuyrukluyıldızın ziyaretinin başlamasından bir gün sonra vefat etmiştir.
Okuyucuya Bir Fısıltı
Ne kadar iyi ve nazik olursa olsun hiçbir kişilik yoktur ki -zayıf ve aptalca bile olsa- hicivle alt edilemesin. Mesela, merkep: Karakteri mükemmeldir, gösterişsiz hayvanlar içinde en mütevazı olanıdır ama bir de hiciv yüzünden başına gelene bakın. Biri bize merkep dediğinde bunu iltifat olarak görmek yerine şüpheye düşeriz.
Hukuk meseleleri hakkında bilgisiz bir kimsenin, bir mahkeme sahnesini kalemiyle resmetmeye çalışırken hata yapması kaçınılmazdır. Bu nedenle, kitapta yer alan hukukla ilgili bölümlerinin bir avukat tarafından sıkı ve yoğun bir kontrol ve düzeltmeden geçirilmeden basılmasını istemedim. Bu bölümler artık her ayrıntısına kadar doğrudur. Zira William Hicks’in sıkı gözetimi altında tekrar yazılmıştır. Hicks, otuz beş yıl önce Güneybatı Missouri’de hukuk okumuş ve ardından sağlığı için Floransa’ya gelmiştir. Halen egzersiz olsun diye Macaroni Vermicelli’nin at çiftliğindekilere yardımda bulunmakta ve burada kalmaktadır. Burası Piazza del Duomo çıkışındaki köşeden döndüğünüzde karşınıza çıkan sokağın hemen yukarısındadır. Hani Piazza del Duomo’nun önünde bir ev vardır. İşte oradaki taşa altı yüz yıl önce Dante otururdu. Yine böyle bir gün Giotto’nun çan kulesinin